ADİL AHLAKİ VE İLMİ DÜZEN

810
Paylaş:

12 Nisan 2019

Adil Düzen’de “MANEVİ ve AHLAKİ NİZAM” aşağıdaki şekilde kurulacak ve uygulanacaktır:

Dinsiz ve ahlaksız bir toplum gerçek huzuru ve mutluluğu yakalayamayacak, o toplumda adalet ve hürriyetler de korunamayacaktır. Bugün yeryüzünde ve ülkemizdeki pek çok bunalım ve belaların asıl sebeplerinden birisi de, dini ve ahlaki kurum ve kuralların giderek zayıflamasıdır.

Şimdi, yaşanan manevi ve ahlaki problemlere bir göz atalım:

1- Bugünkü bâtıl ve zalim düzenler “barışma ve uzlaşma” yerine “çatışma ve boğuşma” temeli üzerine bina edilmiştir.

2- Bu nedenle devletin genel karmaşık yapısı içerisinde ahlaki, siyasi, ilmi ve iktisadi sistemlerin yetki ve sorumluluk sınırları belirtilmemiştir. Dini kurumlar genellikle siyasi ve ekonomik sultaların emrinde ve güdümündedir.

3- Mevcut düzenler “iyi ve verimli insan” yerine “kendilerine köle olacak tipler”yetiştirmektedir.

4- Hem düzeni yürütenler yeterli ahlaki ve dini terbiyeyi görmemiştir, hem de kasıtlı olarak nefsine esir ve manevi değerlerden yoksun insanlar üretilmektedir.

5- Ateizm (dinsizlik) ve pozitivizm (bilimi ve teknolojiyi tanrılaştırmak) düşüncesi yerleştirilmiştir.

6- Batı medeniyeti ve bilim, kiliseden gördüğü haksızlık ve yanlışlıkları bahane ederek bütün dinlere ve dini değerlere önyargılı bakar hale gelmiştir.

7- Müslümanlar da dâhil birtakım din adamları ise, maalesef ilmi gelişmelere yabancı, hatta düşman pozisyonuna itilmiştir.

8- Pek çok ülkede din, tamamen toplum hayatından dışlanmış, yasaklanmış ve bir nevi izole edilmiştir.

9- İbadethaneler boşaltılmış, terk edilmiş, çılgınca kötülükler işlenen eğlence yerleri ve fuhuş merkezleri “materyalizmin mescitleri” haline getirilmiştir.

10- Materyalist rejimler maalesef manevi kalkınma planları hazırlamamış, hatta kendileri yapmadığı gibi halkın özel gayretleriyle oluşturdukları kurs ve yurt hizmetlerini engellemeye kalkışmış ve bu konuda korkunç zulüm örnekleri sergilenmiştir.

11- Devlet manevi ve ahlaki kalkınmayı sağlayacak ve dini ihtiyaçları karşılayacak hizmet sahasını boş bırakınca, bu sefer bir sürü din istismarcısı türemiş ve her biri kendi çıkarları doğrultusunda yeni dinler icat etmiş ve toplum tam bir kaosa sürüklenmiştir. Bu yeni ve tahripçi Dini ekoller, ekipler ve Din derebeyleri, dış güçlerin de desteği ile hükümetlere yön ve şekil vermeye, hatta darbe tertiplerine girişebilmektedir.

12- Neticede materyalist (maddeci ve menfaatçi), beleşçi, bencil insanlar çoğalmış, insanlar birbirlerinden uzaklaşmış, aile ve akrabalık bağları ve komşuluk ilişkileri zayıflamış, hatta bitmiştir. Yozlaştırılmış Dini cemaat ve tarikatlar, kendi mensupları dışındaki Müslümanları ve mazlum insanları umursamaz hale gelmişlerdir.

13- Bu mutsuz, umutsuz, huysuz ve huzursuz insanlar; manevi boşluklarını doldurmak üzere bu sefer içki, kumar, uyuşturucu ve fuhuş yollarına sapmış, bu kötülükler giderek yaygınlaşmış ve meşrulaşmış ve hatta bol ve bedava gelir getiren korkunç sektörler haline getirilmiştir.

14- Bütün bunların sonucu intiharlar, ahlaki bunalımlar, bâtıl inançlar ve AIDS gibi çirkin ve korkunç hastalıklar çoğalmış ve hayatı insanlığa zehir etmiştir.

İşte bütün bunların yegâne çaresi ve ilmi reçetesi ise Adil bir Manevi-Ahlaki Düzen’in yerleştirilmesi ve yürütülmesidir.

A- Adil Düzen’deki MANEVİ-AHLAKİ YAPILANMA’nın genel prensiplerini ise şöyle sıralayabiliriz:

1- Manevi-Ahlaki Düzen diğer (İlmi, İktisadi ve Siyasi) düzenlerle uyum içinde çalışacak ama onların emrinde ve güdümünde değil bağımsız olacak, üstelik etkisi ve yetkisi kadar sorumluluğu da bulunacaktır.

2- Dini ve ahlaki kurumların asıl amacı; iyiyi, doğruyu ve güzeli göstermek olacaktır.

3- Zorlama yerine, sevdirme ve inandırma yöntemini esas alacaktır.

4- Adil Ahlaki Düzen’in önemli bir fonksiyonu da değişik din, mezhep ve cemaatleri bir arada ve barış içinde yaşatmak ve toplumda karşılıklı saygı-sevgi ve hoşgörüyü yaygınlaştırmaktır.

5- Adil Ahlaki Düzen; Din ve vicdan hürriyetinin korunmasına, gerçek bir laikliğin ve örnek bir demokrasinin uygulanmasına ve bu konuda saldırıya uğrayanların savunulmasına çalışacaktır.

6- Adil Ahlaki Düzen; Genel Düzen’in aktif bir unsuru olarak murakabe (müfettişlik), tezkiye (mensuplarına iyi hal belgesi vermek), bilirkişilik, tahkikat (tarafsız ve adil soruşturma), sağlığın korunması, sosyal güvenlik ve dayanışmanın sağlanması ve genel ahlakın korunması konularında hem yetkili ve hem de sorumlu olarak görev yapacaktır.

7- Dini eğitim ve öğretim çalışmalarını ve halkın bu konudaki ihtiyaçlarını karşılayacaktır.

B- Dini ve ahlaki kurumların şu hedefleri gerçekleştirmesi planlanmıştır:

1- Her konuda Hak’kı üstün tutma, Hak’ka bağlı ve saygılı olma düşüncesi taşıyan,

2- Her türlü zulüm ve ahlaksızlığa karşı meşru metotlarla mücadele ruhu ve cihad gayreti içinde olan,

3- Menfaatçi ve materyalist değil, maneviyatçı ve ahlaki değerlere sahip ve seviyeli bulunan,

4- İçki, uyuşturucu, kumar ve fuhuş gibi kötü alışkanlıklardan; yalan, iftira, fesatçılık, fırsatçılık gibi ahlaksızlıklardan uzak duran,

5- Dini bilgi ve becerileri yeterli ve tutarlı olan,

6- Gönül huzurunu ve gerçek mutluluğu yakalayan insanlar yetiştirmek.

C- Bu ahlaki kurumların toplumsal görevi ve işlevi ise şunlar olacaktır:

1- Fert – cemiyet ve devlet arasındaki irtibat ve intizamı sağlamak ve sağlamlaştırmak.

2- Vatandaşların dini sorunlarını ve sıkıntılarını çözüme bağlamak ve sorularını cevaplandırmak.

3- Denetleme (murakabe-müfettişlik) görevini yapmak.

Adil Düzen’de müfettişlik-murakabe görevi; dini-ahlaki kurumlara verilecek ve bağımsız hareket edecektir. Şimdiki sistemde müfettişler, bakanların veya genel müdürlerin emrindedir ve tabiatıyla onların güdümündedir. Yani saf vicdani kanaatleri ile hareket edecek kadar bağımsız değildir. Ve bu durum, haliyle adaleti gölgelemektedir.

4- Tezkiye: Kurulacak Adil Düzen’de manevi merkezler ve meşrepler gibi ahlaki kuruluşların ve farklı dini cemaatlerin, bir manevi şirket ortaklığı şeklinde düzenlenmesine -ki Bediüzzaman Said Nursi Hazretleri böylesi cemaatleri “Şirket-i maneviye” tabir etmektedir- ve kendi mensuplarına ticari, siyasi ve sosyal münasebetlerinde hem “bu mensubumuz emindir, itimat edilebilir, kendisine kefiliz” şeklinde tezkiye ve teminat beratı veren, hem de onların yolsuzluk ve zararlarını tazmin ve telafi eden yetkili ve sorumlu kurumlar olmasına dikkat edilecektir.

Bu durumun, temel eserlerimizde bir karşılığı var mıdır?

Devamı için tıklayınız.

    Güncel makalelerimizden istifade etmek istiyorsanız lütfen aşağıdaki kutuya e-mail adresinizi yazarak bize gönderiniz.