SİYASET SORUNLARI VE NÜBÜVVET NURLARI

735
Paylaş:

4 Mart 2019

İlmi, imani ve ahlaki (ameli) hakikatlere, genellikle mektep ve medreselerde ve bir öğreticinin gözetiminde ders alınarak, zekâ ve akıl yoluyla ulaşılır. Bu genel ve temel gayretler yanında, bazen gönül aynasına ve vicdan ekranına çok özel ilhamların yansıdığı da bir vakıadır. Nebevi tebliğ metotlarından olan ve Sahabe-i Kiram’ın olgunlaşmasını sağlayan sohbetlerin de, eğitim ve öğretimde, çok önemli bir yeri vardır. Hem zahiri ve umumi (genel) yöntemlerle, hem bâtıni ve hususi (özel) hizmetlerle kalplere doğan ve beyinleri aydınlatan birtakım ilhamları doğrudan aktarmak yerine, dolaylı biçimde ve şiir şeklinde anlatmak daha münasip sayılmıştır. Böylece herkes kendi kabına ve kapasitesine uygun miktarını kavrayacak, hem de bu hikmetli şiirlerin sahipleri, kaba saba insanların ve kötü niyet taşıyanların bir takım saldırı ve sataşmalarından korunmuş olacaklardır. Hatta bir kısım hikmet ve hakikatlerin rüya vasıtasıyla, Rahmani işaret ve beşaretler şeklinde ve birtakım misaller tasviriyle ruh ekranlarına aksettirildiği de, yine inkâr edilmez bir yaratılış harikasıdır; çünkü rüyaları halk eden de bizzat Cenab-ı Hak’tır. İşte hem zahir, hem bâtın ilimlerden yüksek derecede hissesi ve hazzı bulunan Ahmet Akgül Üstadımızın şiirlerini okurken de, bu Rabbani gerçekler dikkate alınırsa, verilmek istenen mana ve mesaj daha kolay anlaşılacaktır. İnşaallah.

Hz. Muhammed’in (SAV) Hakikati

Hakaik-i Muhammediyye, bilcümle hakaik-ın aslı ve hakikatidir. Zahirde Hazret-i Muhammed (SAV), Adem’in evladı, hakikatte Âdem ve Âlem, Hazret-i Muhammed’in (SAV) evladıdır. (O’nun nurundandır.)

Ey hakikat yolcusu! Şunu çok iyi bilmek lazımdır ki: Yaratılışın en büyük amacı ve İslam’ın en büyük esası: Beşeriyetin Fahr-i Ebedisi, beşeriyetin hakiki kurtarıcısı, nefs-i natıka-i kâinatın kalbi, hılkatin masdarı, mevcudatın en meşhuru, düşmanlarının tasdikiyle dahi en mükemmeli ve en büyük kumandanı, en namdar hâkimi, belagatça en yükseği, akılca en parlağı, on dört asırdan beri rahmetiyle, faaliyetiyle ve elinde şahidi ve burhanı bulunan. Kur’an’ı ile kâinatı nurlandıran Hazreti Muhammed’i (aleyhisselatü vesselam) anlamak ve O’na iman ile hakikatini görüp tanımak için irfan tedarik etmektir… Ve tabi bu bir kısmet mes’elesidir. Ve bu öyle bir irfandır ki, bütün ilimlerin fevkindedir.

Hadisat ve tasavvurattan münezzeh olan, her şe’nde kayyumiyet-i zatiyyesi meşhud bulunan; bir şeyi her şey, her şey’i bir şey yapan, bu âlemlere geniş merhametiyle imdad buyuran; bütün ihtiyaçları giderip duran; vücudu ile mevcut, sıfatı ile muhit, esması ile ma’lum, ef’ali ile zahir, asarı ile meşhud olan Cenab-ı Hak, bilinmesini diledi… Aşikâr olmayı murad eyledi…

Bütün mevcudat; Besmelede bulunan ALLAH, Rahman, Rahim, isimleriyle (Esma-i İlahi) vücuda gelip mevcuttur, ve de bütün mevcudat Allah’ın Cemal ve Celal denilen iki parmağının arasındadır.

İsm-i Celal olan “ALLAH” Lafzı; ism-i Zat’tır.

İsm-i Kemal olan “ERRAHMAN” Lafzı; ism-i Sıfat’tır.

İsm-i Cemal olan “ERRAHIYM” Lafzı; ism-i Ef’aldir.

Ve Cenab-ı Hak, Hazret-i Muhammed (aleyhisselatü vesselam)’ı kendi NUR’una ayine olmak üzere yaratmıştır.

“Küntü kenzen mahfiyyen feahbebtü en u’refe lehalaktül halka leu’ref”

Ferman-ı sübhanisinde:

“Ben gizli bir hazine idim, bilinmekliğimi murad ettim, Zatımdan Zatıma vaki’ olan tecellide zulmetin mukabili olmayan muhabbet-i İlahimin sureti olan Nurü’l – Envar zahir oldu, ismini “Hamd olmuş” ma’nasına “MUHAMMED” koydum. O Suret-i Subhanimin mazharı, muhabbet-i İlahimin tecelligâhı oldu; Kendisini Kendime ayine yaptım.”buyurmaktadır ve sıfatlarının yansımasını orada tecelli ettirip bizlere tanıtmaktadır.

Yine Cenab-ı Hak, Habibi hakkında Kur’an-ı Azimüşşan’ında şöyle buyurmaktadır:

“Hüvelleziy ersele resulehu bilhüda ve dinil hakkı liyuzhirehu aleddini küllihi ve kefâ billâhi şehiden” Bu ayetin Meâl-i âlisi:

“Bütün dinlerden (ve düzenlerden) üstün (ve hâkim) kılmak üzere, Peygamberini hidayet ve Hak Din ile gönderen O’dur. (Bu hükmünü gerçekleştirmek ve kullarının Hak’tan mı bâtıldan mı taraf olduğunu imtihan edip seçmek üzere) şahit olarak Allah (c.c) yeterlidir.” (Fetih: 28)

Yani, “Ey Habibim Muhammedim!” Devamını okumak için tıklayınız.

    Güncel makalelerimizden istifade etmek istiyorsanız lütfen aşağıdaki kutuya e-mail adresinizi yazarak bize gönderiniz.

    Bu makaleyi sesli olarak da dinleyebilirsiniz.