TARİH KAVRAMI VE OSMANLI MAHKEME KAYITLARI

464
Paylaş:

30 Haziran 2020

Tarih, bir milletin ortak beyni ve birikimi yerindedir. Darwinist kaynaklı bir soysuzluk ve solculuk takıntısıyla kendi geçmişini inkâra kalkışan ve tarihiyle bağlarını koparan toplumlar, hafızalarını kaybetmiş insanlar gibidir. Bu kafada olanların artık onurlu ve olumlu bir gelecek kurmaları da mümkün değildir. En önemli, en gerçekçi ve en güvenilir tarih kaynaklarının başında Kur’an-ı Kerim kıssaları gelir. Kur’an-ı Kerim’in KISSA içerikli surelere, yani geçmiş Peygamberlerin ve ümmetlerin ibretli ve hikmetli hayat hikâyelerine sıklıkla yer vermesi, İslam tarihçiliğinin temelini teşkil etmiştir. Yüce Kitabımızda “Kıssa” ve türevlerinin 30 kadar ayette geçmesi tarihi bilgi ve belgelerin önemine işarettir.

Evet, milletlerin en önemli kuvvet ve medeniyet kaynaklarından biri de elbette tarihleridir. Tarih, milletin ortak karakter ve kabiliyetini ve yaşam kriterlerini gösterir. Toplumlar, millet olarak varlıklarını devam ettirebilmek için tarihlerine dayanmak mecburiyetindedir. Bir millette kök ve kültür duygusunu ve gelecek tasavvurunu uyandıran tarihtir. Bu duygu, birey veya toplumda bir millete mensubiyet ve aidiyet bilincini canlı tutar ve onu derinleştirir. İşte bu müspet Milliyetçiliktir. Tarih bilincine ise tarih bilgisi olmadan ulaşılması mümkün değildir. Ve tabi kuru tarih bilgisine sahip olmak da tarih bilincine sahip olmak demek değildir. Milletlerin ortak ruhunu, varlık ve bağımsızlık şuurunu meydana getiren, besleyen ve zenginleştiren kuru tarih bilgisi değil, tarihteki hadiselere ve geçmişten kalan her şeye, bugünün ihtiyaçlarına göre getirilmiş doğru ve doyurucu yorumlarla oluşan; hayata ve olaylara milli sorumluluğu ve ruhu ile iştirak etmekten doğan tarih bilincidir. Tarih bilinci geçmişten beslenmekle beraber geleceğe ve ileriye doğru giden düşünce ve projelerle güçlenir ve geleceğe yön vermede belirleyici bir unsur haline gelir.

arih, bir milletin ortak beyni ve birikimi yerindedir. Darwinist kaynaklı bir soysuzluk ve solculuk takıntısıyla kendi geçmişini inkâra kalkışan ve tarihiyle bağlarını koparan toplumlar, hafızalarını kaybetmiş insanlar gibidir. Bu kafada olanların artık onurlu ve olumlu bir gelecek kurmaları da mümkün değildir. En önemli, en gerçekçi ve en güvenilir tarih kaynaklarının başında Kur’an-ı Kerim kıssaları gelir. Kur’an-ı Kerim’in KISSA içerikli surelere, yani geçmiş Peygamberlerin ve ümmetlerin ibretli ve hikmetli hayat hikâyelerine sıklıkla yer vermesi, İslam tarihçiliğinin temelini teşkil etmiştir. Yüce Kitabımızda “Kıssa” ve türevlerinin 30 kadar ayette geçmesi tarihi bilgi ve belgelerin önemine işarettir.

Evet, milletlerin en önemli kuvvet ve medeniyet kaynaklarından biri de elbette tarihleridir. Tarih, milletin ortak karakter ve kabiliyetini ve yaşam kriterlerini gösterir. Toplumlar, millet olarak varlıklarını devam ettirebilmek için tarihlerine dayanmak mecburiyetindedir. Bir millette kök ve kültür duygusunu ve gelecek tasavvurunu uyandıran tarihtir. Bu duygu, birey veya toplumda bir millete mensubiyet ve aidiyet bilincini canlı tutar ve onu derinleştirir. İşte bu müspet Milliyetçiliktir. Tarih bilincine ise tarih bilgisi olmadan ulaşılması mümkün değildir. Ve tabi kuru tarih bilgisine sahip olmak da tarih bilincine sahip olmak demek değildir. Milletlerin ortak ruhunu, varlık ve bağımsızlık şuurunu meydana getiren, besleyen ve zenginleştiren kuru tarih bilgisi değil, tarihteki hadiselere ve geçmişten kalan her şeye, bugünün ihtiyaçlarına göre getirilmiş doğru ve doyurucu yorumlarla oluşan; hayata ve olaylara milli sorumluluğu ve ruhu ile iştirak etmekten doğan tarih bilincidir. Tarih bilinci geçmişten beslenmekle beraber geleceğe ve ileriye doğru giden düşünce ve projelerle güçlenir ve geleceğe yön vermede belirleyici bir unsur haline gelir.

Devamı için tıklayınız.

    Güncel makalelerimizden istifade etmek istiyorsanız lütfen aşağıdaki kutuya e-mail adresinizi yazarak bize gönderiniz.

    Bu makaleyi sesli olarak da dinleyebilirsiniz.