Sn. Erdoğan’la İlgili Çok İbretli ve Derinlikli Bir Rüya ve İsabetli Yorumları

918
Paylaş:

8 Aralık 2017

Sn. Erdoğan’la İlgili Çok İbretli ve

Derinlikli Bir Rüya ve İsabetli Yorumları

 

Fatma BETÜL ERİŞKİN – 08.12.2017 – Konya

Rüyamda:

Hangar gibi, eski, simsiyah yağ ve kir dolu yıkık dökük bir yerde oluyoruz. Kendi aralarında yabancı dil konuşan, takım elbiseli onlarca insan da orada bulunuyormuş. Ben neden oradayım bilmiyorum çünkü hangarın etrafı boşmuş, herhangi bir yerleşim alanı falan yokmuş. Camları yarı kırık pencereye yaklaşıp içeriye bakıyorum ve R. Tayyip Erdoğan’ı da içerde görüyorum. Ellerini arkadan bağlamışlar, iki adet büyük tır lastiğinin içine, ahşap bir sandalye üzerine oturtmuşlar. 10 kadar AKP’li bakan, milletvekili vesaire kişi de kenarda durmuşlar, ellerinde çay, gazete tüm olanları gördükleri halde müdahale etmiyor ve hiçbir şey görmemiş gibi davranıyorlar. İçerde, İngilizce, Almanca, Fransızca konuşan onlarca takım elbiseli insan bulunuyor. Ben yabancı dil bilmediğim halde hepsinin konuştuğunu anlayabiliyorum. Bir kısmı: “Üzerine ve etrafına bolca benzin dökün ve bunu burada yakalım.” diyorlar. Bir kısmı da: “Yakmaya gerek yok çünkü zaten artık bize bir zararı yok.” diyorlar. Ben çantadan telefonumu çıkarıp Genel Kurmay Başkanlığını arıyorum ve: “Cumhurbaşkanın tehlike içinde olduğunu, acilen gerekli tedbirleri almaları lüzumunu” haber veriyorum. Benden derhal konum atmamı istiyorlar, konumu atıyorum. (Haritada Musul-Kerkük vesaire diye bir yerler çıkıyor.) Bana: “Güvenli bir yere çekilip kendilerini beklememi” söylüyorlar. Etrafta, geçip arkasına saklanabileceğim ne bir ağaç ne de bir yapı bulamıyorum. Bir süre bekliyorum ama içerde farklı ülkelere mensup olduklarını anladığım insanlar ne yapmaları gerektiği ile ilgili birbirlerine giriyorlar. İçlerinden bir tanesi elindeki kibriti yakıp R. T. Erdoğan’ın bulunduğu alana atıyor. Birdenbire alev çıkıyor. Ben Genel Kurmay Başkanlığını yeniden arıyorum ve bilgi veriyorum. Ama bu sefer telefonu Aziz Erbakan Hocamız açıyorlar. Bana: “Timin yolda olduğunu, yetişememeleri halinde, Türkiye Cumhuriyetinin Cumhurbaşkanının zarar görmesi ihtimali bulunduğunu ve derhal müdahale etmem lüzumunu” talimat buyuruyorlar. Ben: “Aziz Hocam, ben ne yapabilirim ki, elimde ne bir silah ne de o kalabalığa yetecek gücüm var.” diyorum. Erbakan Hocamız: “Şu an içinde bulunduğun korku da tedirginlik de bir Müslümana yakışmaz. Müdahale etmemen halinde, Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanının başına gelecek her hangi bir zarar, bütün ümmetin enerjisini düşürmüş olacaktır. R. T. Erdoğan’ın ülkemiz ve İslam dünyasına bilerek ve bilmeyerek verdiği tüm zararlar Rabbimiz tarafından hem bu dünyada hem de ahirette elbette sorulacaktır. Fakat şuan yapılması gereken, kendisinin biran evvel kurtarılıp, görevinin başına geçirilmiş olmasıdır. Bunun için ne bir kalabalığa ne de bir güce ihtiyaç yoktur. Bu kuvvet, istiklal harbinde 14 yaşından 80 küsür yaşına kadar olan, farklı ülkelerdeki her mü’minin damarında dolaşan kanda, yani vicdanında mevcut olduğu gibi sizin damarınızda ve ruhunuzda da mevcuttur. “Bismillah” de ve kalk!” buyuruyorlar. Ne yapacağımı ve nasıl yapacağımı bilmeden kalkıp camları kırık pencereden içeriye giriyorum. Yangın yeri olmuş alana yaklaşıp, simsiyah bir dumanla yanan tekerlerin birini alıp yabancıların üzerine fırlatıyorum. O esnada Erbakan Hocamız yıkık dökük olan duvarda yansıma olarak beliriyorlar. Üzerlerinde Genel Kurmay Başkanı üniforması oluyor. Euzu besmele ile başlayıp: “Ve mekeru ve mekerallah, Vallahü hayrul makirin” ayetini okuyorlar. Sonra bana: “Sen simsiyah yanan diğer tekeri de, şu çay içip gazete basan ve Erdoğan’ın yakınları sanılan yalakaların üzerine at. Allah hem yüreklerine hem de bedenlerine ateş düşürsün; ki bunlar tüm mazlumların yüreğine, toprağına, namusuna, bayrağına ateş düşürmüştür. Kendileri bu zulmü yapanlardan daha zalimdirler.” buyuruyorlar. İkinci tekeri de alıp bu kişilerin üzerine fırlatıyorum. Cumhurbaşkanı yarı baygın, vücudunun bir kısmı yanmış bir şekilde iken, ordu mensupları yetişiyorlar. Askeri bir ambulans helikoptere Cumhurbaşkanını taşıyorlarken, Cumhurbaşkanı gözlerini yarım açıyor ve Erbakan Hocamızla göz göze geliyor: “Kendi isteğimle ve nefsi heveslerimle içine girdiğim ve her an batmaya devam ettiğim bu bataklıktan … Devamını okumak için tıklayınız.

    Güncel makalelerimizden istifade etmek istiyorsanız lütfen aşağıdaki kutuya e-mail adresinizi yazarak bize gönderiniz.