22 Temmuz 2018
Yeryüzündeki mevcut zulüm ve sömürü düzeninin, bu haksızlık ve ahlaksızlık sisteminin sahipleri ve Şeytan’ın şakirtleri olan bütün Siyonist merkezler, Haçlı emperyalist zihniyetler… Ve bunların ülkemizdeki dinsiz Masonik temsilcileri ve dinci münafık işbirlikçileri… Hepsi birden Rahmetli Erbakan’a şiddetle karşıydı ve düşmanlardı… O’nu etkisiz bırakmak ve iktidarına engel olmak için, her yola başvurmuşlardı. Hatta, Erbakan’dan kurtulmak ve İsrail’in işini kolaylaştırmak amacıyla, AKP’nin de aynı dış odakların bir projesi olarak hazırlandığını, Akit yazarı ve Erdoğan yandaşı Abdurrahman Dilipak gibileri açıklamışlardı. Bu da gösteriyor ki; Erbakan Rahmani cephenin takipçisi ve temsilcisi konumundaydı. O’na her fırsatta sataşan ve kin kusan soysuzların ise Şeytan’ın uşakları ve Siyonizm’in kuklaları oldukları açıktı. Artık herkes, fıtratının gereğini ve fırsatçılığının kahpeliğini yapacaktı. Ama biraz daha sabır, bakalım Allah’ın intikamı nasıl olacaktı!?
Akit TV’ye çıkan Aczmendi Müslüm Gündüz, canlı yayında: “Kemalistler bizi iyi tanır, biz de onları iyi tanırız. Ya biz gideceğiz bu memleketten, ya da onlar gidecek. Biz varken, Kemalistler burada rahat edemez.” diye şarlatanlığa başlamıştı.
28 Şubat döneminde Refah-Yol hükümetini yıkmak ve Erbakan aleyhinde kullanılmak üzere kurgulanan senaryonun oyuncularından olan Müslüm Gündüz, yeniden, hem de Akit TV marifetiyle sahneye çıkarılmıştı. Akit TV’nin “Derin Kutu” isimli programından, CHP hakkında da açıklamalarda bulunan ve CHP için: “İslam dinini ortadan kaldırmak için kurulmuş bir dini harekettir, Halk Partisi ve cehennem partisidir!” diyen Müslüm Gündüz; “Cumhuriyet Halk Partisi’ne oy veren insanlara ne diyorsunuz?” sorusuna ise: “Eğer ahmak değillerse, Anadolu’da güzel bir söz var. Beni mazur görsünler, ahmak sınıfına bir şey demiyorum. O partiye kısaca cehennem partisi diyor Anadolu.” ifadelerini kullanmıştı. Faizci, Haçlı AB’ci ve zina serbestçisi AKP iktidarını övüp, göklere çıkaran ve Sn. Erdoğan’a “Mehdiyet inkılâbında manevi görevli” misyonu yakıştıran Müslüm Gündüz her nedense çok derin Erbakan kinini de her fırsatta kusmaktaydı.
1990’lı yıllarda Aczmendiler sivri fikirleri ve garip kıyafetleri ile kamuoyunda tartışılmaya başlanmış, Müslüm Gündüz’ün, televizyon kanallarında ve gazete sütunlarında açıklamaları yayınlanmıştı. Cami çıkışlarında tef çalarak yaptıkları protesto eylemleri, devleti açıkça tehdit etmeleri, mevcut küfür rejimini değiştireceklerini iddia etmeleri ve bu uğurda mecbur kalmaları halinde şiddete girişecekleri yolundaki açıklamaları ile diğer gruplardan farklı bir tavır takınmışlardı.
Müslüm Gündüz, 12 Haziran 1996 akşamı HBB televizyonunda, laik demokratik rejime karşıtlığını vurgulamıştı. Gündüz bu programda; “Kemalizm bir dindir. Allah’ı Mustafa Kemal, peygamberi İsmet İnönü’dür. Demokrasi dinsizliktir. Laiklik de öyledir. Geleceğiz Türkiye’yi geri alacağız. Hiç merak etmeyin.” diye çıkışmıştı. Ekim 1996 tarihinde Milliyet’e verdiği mülakatta da; “Laik ve demokratik rejimin sonunda devrileceğini, yerine şeriatın getirileceğini, ordunun günü geldiğinde bunu durdurmaya gücünün yetmeyeceğini, çok kan aksa da bir aşamadan sonra İran’da olduğu gibi istenilen sonucun elde edileceğini” açıklamıştı.
Müslüm Gündüz’e göre şeriatın gelmesi için üç aşama vardı: Kalple isteme, dille söyleme ve elle düzeltme… Milliyet’e 1996’da yaptığı açıklamada; şeriata geçişte artık “elle düzeltme” aşamasına gelindiğini vurgulamış, ama 23 sene geçmesine rağmen, hâlâ sistemin neden ayakta kaldığını bir türlü yanıtlayamamışlar, sadece “Sn. Erdoğan’ın Cumhurbaşkanı seçilmesiyle Kemalizm’in yıkıldığı” safsatasına sığınmışlardı.
3 Temmuz 2018 tarihinde Akit TV’de; “Derin Kutu” programına çağırılan Müslüm Gündüz’e, sunucu Sabri Balaban şu kasıtlı sorularla onu kızıştırmaktaydı.
Soru: Saadet Partisi’nin Cumhuriyet Halk Partisi ile aynı safta yer alması çok eleştirildi. Saadet Partisi ile Cumhuriyet Halk Partisi nasıl oldu da fiilen aynı çizgiye geldi? Buna karşılık cevap olarak da şu çıkıyor karşımıza: Efendim Ecevit ile Erbakan Kıbrıs’ı birlikte almışlardı! Gerçekten böyle midir? Yoksa Erbakan’ın hayatını daraltan, hatta O’na en büyük zulmü yapan, O’nu aşağılayan, O’nunla aynı safta bulunmayan, ötekileştiren bir Cumhuriyet Halk Partisi nasıl olur da Saadet Partisi ile aynı çizgiye geldi, siz nasıl görüyorsunuz?
Müslüm Gündüz: İşte bu soruyu sormayın bana, konuşursam sizin de başınız belaya girer. Kesin tarih aklımda değil, ama 74’de Ecevit Erbakan koalisyonu oldu. Biliyorsunuz değil mi? O zaman hapisteki Müslümanlar bahane edildi, bilmem ne denildi komünistler affedildi. Türkiye’de Müslümanların tamamı ayaklandılar, biz o sosyalistlerin hükümet olmasını istemiyoruz, buna destek vermeyin biz idam olmaya razıyız dediler. Ama bütün Türkiye’nin arzusunun hilafına olarak Erbakan o gün Ecevit’i Başbakan yaptı. Onu bilmeyenler bugünkü Refah Partisi’nin, Saadet Partisi’nin Halk Partisiyle münasebetine kızıyorlar. İşin aslında tohumun üzerine ağaç bitiyor, aynı ağaç bitiyor. Çok net konuşuyorum, Saadet Partisi AKP ile beraber olup Hacca gitmektense, Halk Partisi ile beraber olup Moskova’ya gitmeyi tercih eder, gelmişi öyledir, geçmişi öyledir. Erbakan da öyleydi. Evet, Erbakan da öyleydi. Bu Erbakan, Başbakan yardımcılığı hatırına onu (Ecevit’i) başbakan yaptı ve 1974’te aynen bugünün manzarası vardı.
Soru: Müslümanlar o günkü şartlarda, Erbakan Hoca bürokrat yetiştirmeseydi veya 97 yılında da Refah-Yol döneminde de bürokrat yetiştirilmeseydi biz bu zulümlere maruz kalmasaydık 2002 yılında AKP iktidara gelir miydi?
Müslüm Gündüz: “Evet, 2002 yılında AKP’nin iktidara gelmesinin sebebi Erbakan’dır. Yalnız bu iş anlattığınız manada olmadı. Erbakan bunları kovdu, Gül’ü, Arınç’ı ve Erdoğan’ı partiden uzaklaştırdı. Bunlar ağlaya ağlaya Erbakan’ın yanlışlarına kafa tutmaya başladılar. Erbakan’a yanlış gidiyorsun dediler. Erbakan bunları haylaz talebeler diye niteledi, bunlar mezun oldular, ama okulun arka kapısından dedi. Bunlar ağlaya ağlaya o zamanki Erbakan’ın partisinden ayrıldılar. Yani; evet AKP Erbakan sayesinde doğdu, ama tersinden doğdu. Erbakan bunları kovduğu için doğdu. Yoksa Erbakan kardeşim ben bir yönlerden kayıtlı vaziyetteyim, siz çıkın dışarıya yeni bir hareket başlatın ve siz Allah’ın izniyle işi güzel götürün diye bir anlaşmayla onları çıkarmış değil, bunları tamamen pasifize etmek, siyasetten men etmek, siyasetten kovmak, dışlamak ve imha etmek için partiden kovmuştur.
…28 Şubat hadisesinin tahakkukunda büyük bir hissesi olan (Aczmendilik gibi) bir hareketin içinde bulunan bir adamım ve bununla iftihar ediyorum. Eğer 28 Şubat olmasaydı ne Erdoğan olurdu ne AKP olurdu, sözün özü budur… Bunda (28 Şubat’ın yapılmasında) çok büyük bir hayır vardır. Yani Arap Baharı diyorlar ya, Türk’ün baharı, Türkiye’nin baharı ise 28 Şubat’tır. 28 Şubat Kemalistlerin son bir hamlesidir, (ama Erdoğan iktidarına zemin hazırlamıştır!)”
Oysa 28 Şubat’ı Siyonist odaklarının ve işbirlikçi figüranlarının hazırladığı bugün resmi kayıtlar ve mahkeme kararlarıyla ispatlanmıştır. Bu şeytani planın önemli bir amacı da AKP’ye zemin hazırlamaktır. Müslüm Gündüz’ün bu küstahça iddia ve saldırıları da, onun kimlerin kuklası olduğunu yansıtmaktadır.
Bütün bu kötü niyetleri ve hıyanetleri yüzünden Cenabı Hakk’ın peşin bir uyarı cezası olarak, ne idüğü belirsiz genç kadınlarla don gömlek yakalanıp bütün ülkeye rezil kepaze olmasına rağmen, hâlâ sıkılmayan, kendini sorgulamayan ve ders almayan bu tipler, “Utanmazsan istediğini konuş ve yap!” hikmetinin muhataplarıdır. “Efendim bana tuzak kurdular!” mazeretine sığınanlara hiç sorulmaz mıydı: “İyi de, nasıl gevşek bir karaktere sahip uçkur beyinli insanlardınız ki, böyle kurulan her tuzakta, hemen soyunacak mıydınız?” Bu arada SP’li kurmaylara ve yazarlara ve Erbakan Vakfı’na da sormak lazımdı: Yahu Hocanıza ve babanıza bu hakaretleri yapan tıynetsizlere ve bunları konuşturan Akit TV yetkililerine karşı bu suskun tavrınızı, hangi bahane kılıfı ile kapatacaksınız? Haberiniz mi olmadı, ha işte duymuş bulunmaktasınız!?..
Müslüm Gündüz’ün ayarı ve taraftarlığıyla, Akitçilerin ayarı ve amacı aynıdır. Bunların hararetle savunup sahip çıktıkları parti ve kişilerin ayarı ve tarafı da böylece ortaya çıkmaktadır. Siyonist merkezlerin kurguladığı ve Müslüm Gündüz gibilerin sekizinci sınıf figüranlar olarak kullanıldığı artık kesinlik kazanan 28 Şubat tezgâhının da, aslında Erbakan’dan kurtulmak ve Erdoğan’ın yolunu açmak üzere planlandığı da ispatlanmış olmaktadır.
Ve artık hatırlatmak lazımdı: Müslüm Gündüz, Sn. Erdoğan’ı zora sokmak ve bazı kesimleri ona karşı kışkırtmak için mi böyle davranmaktaydı? Yoksa samimi duygularla ve dalkavukluk damarıyla mı bu övgüleri yağdırmaktaydı?
Şimdi bu şarlatana soruyoruz ve yanıtını bekliyoruz:
İsrail Büyükelçiliği ve konsolosluk temsilcileri tarafından hiç ziyaret edildiniz mi? İsrail’e hiç gittiniz mi? Gittinizse hangi Siyonist merkezlerle bir araya getirildiniz ve hangi vaatler ve destekler karşılığı, Türkiye’de neler yapmanız ve kimleri karalamanız için görevlendirildiniz?
Bu sorulara vereceğiniz yanıtlara göre bizdeki bilgi ve belgeleri kamuoyuyla paylaşacağız.
Müslüm Gündüz ve Aczmendiler, ilk defa bir 10 Kasım törenlerindeki protestolarıyla, ilk özel kanallardan İnter Star TV’de gündeme taşınmışlardı.
Elazığ’daki Öğretmenevi önünde bulunan Atatürk heykeli meydanında yapılan 10 Kasım Atatürk’ü anma programları için, oraya giden bütün yollar polislerce kesildiği ve kimsenin geçmesine izin verilmediği halde, 100 kadar eli sırıklı başı sarıklı Aczmendi taraftarının, başlarında Müslüm Gündüz olmak üzere, bu acayip tarz ve tavırlarıyla nasıl tören alanına alındıkları… Tam saygı duruşu sırasında, uzun sopalarını yere vurarak ve garip sesler çıkararak protesto eylemlerine niye karşı çıkılmadığı… Ve hele Türkiye’nin o dönemdeki tek özel kanalı olan İnter Star TV’nin temsilcisinin, neden Elâzığ’da bulunup bu görüntüleri kaydedip yayınladıkları? gibi sorular hâlâ yanıtsızdı.
Ardından, aynı İnter Star TV’de özel bir program hazırlanmış, günlerce reklamı yapılmış ve Müslüm Gündüz o programa çıkarılıp, tam üç buçuk saat konuşma yaptırılmıştı. İşin daha enteresan tarafı, o programda onlarca defa: “Bu kâfir Kemalist düzeni ve Süfyan rejimini devireceğiz ve yerine şeriat sistemini getireceğiz!” haykırışlarına rağmen, hayret hiçbir ciddi takibata uğramamıştı.
Bu gerçekleri ve gelişmeleri iyi bilen ve Elazığ’da iken de bunlarla komşuluk eden Prof. Dr. Mehmet Çelik o süreçte: “Müslüm Gündüz’ün 28 Şubat müdahalesine mazeret uydurmak ve Erbakan iktidarını yıkmak üzere malum merkezlerce kurgulanıp kullanıldığını” açıkladığı halde, şimdi aynı adamın “Tayyip Erdoğan’ın Başkanlığı kazanması, Kemalizm’in fiilen ve resmen yıkılmasıdır!..” haykırışlarına ve koyu Erdoğan yandaşlığına dair suskunluğu ise kafa karıştırıcıdır.
Daha sonraları NTV “Yazı İşleri” programına çıkarılan, Ruşen Çakır’ın ve Mirgün Cabas’ın pas sorularını yanıtlayan Müslüm Gündüz’ün, hangi karanlık odakların kuklası ve hangi manipülasyonların maşası olduğunu artık anlamak lazımdı… Ama, bu Müslüm maşasının hararetle sahiplenip savunduğu AKP iktidarının ve Sn. Erdoğan’ın röntgen fotoğrafı da böylece ortaya çıkmaktaydı. Ve hele yandaş Akit TV’nin 2018 seçimlerinin hemen ardından, onu programa çıkarıp konuşturması ise, Akitçilerin de gerçek ayarını ve yularını kimlere kaptırdığını açığa vurmaktaydı.
Müslüm Gündüz’ün yalan ve palavralarla yaptığı reklama inananların saflığı!
Müslüm Gündüz, kendisi özel çektirdiği video kaydında anlatmaktaydı: “Ulucanlar Cezaevi’nde, Hasan Mezarcı’nın da bulunduğu bir hücreye atılmışlarmış… Öldürdüğü insanların sayısını dahi bilmeyen seri katil Şenol da yanlarındaymış… Bu seri katil, Fatih’te çarşaflı bayanlara sataşan 2 kâfiri enselerinden tek kurşunla vuran adammış… Derken tövbekâr olup öylesine maneviyat iklimine dalmış ki, gördüğü rüyaları aynen çıkmaktaymış… Bu rüyalarda Hz. Peygamberimiz ve Hulefa-i Raşidin Efendilerimiz ve Gavsi Geylani gibi tarikat pirlerimiz, Müslüm Gündüz’ün ziyaretine geliyorlarmış… Hatta bu mübarek ve mücahit(!) insan Şenol’a rüyasında bilmediği ve çözemediği yazılarla, müjdeler ve gelecekle ilgili manevi işaretler sunulmaktaymış… Hasan Mezarcı ona “Bu mektup ve mesajların şeklini hatırlayıp hücre duvarına resmini çiz, ben okuyup size açıklarım…” buyurmuşlarmış. Eski seri katil, yeni keramet ehli Şenol ise, artık bunları hapishane duvarına çizmeye başlamış, Hasan Mezarcı da okuyup bunları açıklarmış… Bunların çoğu da Müslüm Gündüz’ün manevi derecesine ve İslami devrimine ait mesajlarmış!”
Yahu bir insan rüyada gördüğü Arapça ve Osmanlıca bir metnin, birkaç harfi dışında, bunları aynen hatırlaması ve duvara çizip yazması, ne aklen, ne örfen, ne de tarihen asla mümkün olmayan kof bir iddiadır, yalandır, uydurmadır. Ama maalesef merkeplerin dahi güleceği bu safsatalara bile müşteri bulunmaktadır.
Evet, maalesef AKP’nin talan ve palavra politikaları geleceğimizi karartmaktaydı. Ülke her gün biraz daha çok sinsi ve tehlikeli şekilde dış odaklarca ipotek altına alınmaktaydı. Bunun tek kurtuluş çaresinin de faizli sistemi hemen terk etmek ve üretim ekonomisine geçmek olduğunu, ilim ve fikir adamları, imani ve İslami duyarlılık erbabı ve tabi Sn. Cumhurbaşkanı adayları neden ısrarla gündeme taşımazlardı?
Şu ayeti kerimeler, yetkili makamda oturanların da, onların yandaşlarının ve taraftarlarının da ayar aynasıydı: