ERBAKAN’A HAVLAYIP ERDOĞAN’A OY AVLAYANLARIN TIYNETİ!

619
Paylaş:

3 Temmuz 2020

Rahmetli Erbakan Hocamız; iktidarlara ortak olduğu çok kısa dönemlerde efsane hizmetler yapmayı başarmış, Türkiye’nin çok yönlü kalkınması ve tam bağımsızlığını kazanması yolunda tarihi adımlar atmıştı. Ancak dış güçler dediğimiz Siyonist sömürü sermayesi ve küresel şirketler, Haçlı ve emperyalist merkezler ve onların içimizdeki uzantıları olan masonik mahfiller, sabataist ve hain kiralık kalemler ve işbirlikçi sağcı-solcu hükümetler bütün hınçlarıyla ve imkânlarıyla Erbakan’a ve icraatlarına saldırmışlardı. Bu durum aslında Onun haklılığının ve hayırlı atılımlarının bir kanıtıydı. Şeytanın bile şaşırdığı siyasi entrikaları ve demokratur hilekârlıkları bile Erbakan’ı yıldırmayınca, Onun ortak olduğu bütün iktidarları sonunda ancak askeri darbelerle durdurmaya çalışmışlardı. 12 Eylül 1980 darbesi de 28 Şubat Postmodern müdahalesi de aslında hep Erbakan’a karşı yapılmıştı. Erbakan’ın bu talihli hizmetleri ve Milli Görüş hareketi, birçok endişe ve engellerle fiilen oy vermeseler bile, toplumun önemli bir kesiminin vicdanında öylesine büyük bir itimat ve itibar kazanmıştı ki, mel’un odaklar ve malum yardakçılar, bu sefer Erbakan’ı devre dışı bırakıp, ama görünüşte Onun devamı kılıfı geçirilen, gerçekteyse BOP gibi kendi sinsi ve Siyonist projelerine hizmet eden Erdoğan’ı, yine demokratik dalaverelerle iktidara taşımışlardı.


İşte bu şeytani odakların şerli şarlatanlarından EMİN ÇÖLAŞAN, Hoca’nın Siyonist merkezleri ve işbirlikçi kesimleri mecbur bıraktığı bu durumun ve konumun acısını bir türlü unutamadıklarından, çıbanları depreştikçe Erbakan’a sataşmaktalardı. Yoksa bunlar Erdoğan iktidarlarının Erbakan’ın değil, dış odakların kuklası ve hizmetkârı olduğunu zaten bilip duruyorlardı. Hatta Çölaşan’ın Sözcü Gazetesi Yazarı Soner Yalçın gibileri, “AKP iktidarının aleyhine sonuçlar doğuracak bazı yanlış adımlardan dolayı Erdoğan’ı sık sık uyaran” yazılar bile yazmaktalardı. Çünkü Emin Çölaşan gibileri, bizzat CHP-İP-HDP ve MHP iktidarı kurulsaydı bile, Recep T. Erdoğan iktidarları kadar milli ve manevi tahribatlar yapamayacaklarının, Türkiye’yi küresel sermayenin taşeronu konumuna sokamayacaklarının, örneğin; zinayı ceza almaktan çıkaramayacaklarının, kadına şiddeti önleme gibi masum ve makul bir kılıf altında dolaylı dayatmalarla eş cinselliği ve zina serbestliğini meşrulaştırıp yaygınlaştıran İstanbul Sözleşmesi’ne imza atamayacaklarının elbette farkındalardı…

Devamı için tıklayınız.

    Güncel makalelerimizden istifade etmek istiyorsanız lütfen aşağıdaki kutuya e-mail adresinizi yazarak bize gönderiniz.

    Bu makaleyi sesli olarak da dinleyebilirsiniz.