ÇOK HİKMETLİ VE MÜJDELİ BİR RÜYA

824
Paylaş:

1 Temmuz 2019

Ufuk EFE / İZMİT / 22.06.2019

      

Rüyamı birçok defa uykum bölünerek gördüm, her gözümü açtığımda bir anlık odanın içini seçmeme rağmen, rüyam hâlâ sanki hayal kuruyorum gibi aklımda devam etti. Sonunda; uykum bölünmesine rağmen rüyamda bir bölünme olmamış gibiydi.

Rüyamda; Barnabas İncili olduğunu tahmin ettiğim bir İncil’i tercüme etmem için bir yere çağrılıyorum veya kendi irademle gidiyorum. Orada tercüme ile ilgili-görevli olduğunu sandığım bir akademisyenin odasının kapısını çalıp durumu anlatıyorum. Kendisi beni görmekten hiç memnun olmamış gibi, gözlerini ve yüzünü sakınıyor, yüzüme bakmadan arkasını dönerek kaçar gibi kaçamak soru ve cevaplarla: “Sen Aramice’yi nasıl biliyorsun, nereden öğrendin?” diye soruyor. Ben ise umursamaz ve biraz da azarlar bir tavırla:“Nereden öğrendi isem, öğrendim. Bir gecede, rüyamda öğrettiler, sana ne!” diye akademisyenin arkasından odasına doğru ilerliyorum. (Aramice Hz. İsa’nın ve Havarilerinin konuştuğu ve İncil’in orijinalinin yazıldığı bilinen dil.) Daha sonra sanırım Aramice’yi bilip bilmediğimi bir şekilde test ediyorlar ve deniyorlar. İkna olduktan sonra bir rahip olduğunu sandığım bir kişi elinde eski, sarı ve yıpranmış bir sayfa getiriyor ve bana bunun (Barnabas) İncil’inin ilk sayfası olduğunu ve önce bunu tercüme etmemi söylüyor. Ben sayfayı onun elinden alıp kağıda bakıyorum, üç-beş saniye içinde sayfadaki yazılar değişiyor ve gayet nurani ve okunaklı bir şekilde Arapça bir metin beliriyor. (Bunu sadece ben görebiliyorum.) Bu metnin Kur’an-ı Kerim’in ilk sayfasındaki Fatiha Sûresi olduğunu görüyorum ve Arapçasını okuyunca daha da emin oluyorum. Ve hemen o an, bana tercüme etmem için verilen (Barnabas) İncil’inin ilk sayfasının tercümesi olarak Ahmet Akgül Hocamızın hazırlamış olduğu Meal-i Kerim’deki Fatiha Sûresinin mealini tercüme olarak gelen kişiye veriyorum. O kişi gittikten çok kısa bir süre sonra (bir ekiple incelemiş ve üzerinde tartışmışlar olsalar gerek) daha kalabalık bir ekiple bana doğru heyecan içinde ve gürültülü bir şekilde tartışarak geliyorlar. Bu gelen kalabalık ekibin içinde yüksek yetkili rahipler, papazlar olduğu gibi birçok haham da bulunuyor. Birçoğunun gözlerinde, kitabın kalanının tercümesi için, çok büyük bir ihtiyaç ve iştiyakla bana bakarlarken heyecanlandıklarını görüyorum. Kalabalığa baktığımda bu insanların sanki üç gruba ayrıldığı hissi içime malum oluyor. Birinci grup “inanmış ve razı olmuşlar”, ikinci grup “sadece razı olmuşlar” ve son üçüncü olarak ise hâlâ inatla “inanmamış ve isyanına devam eden” grup. Beni; ellerimden, kollarımdan, sırtımdan tutarak, iterek, çekiştirerek zorbaca değil ama çok büyük bir acele ve heyecanla, (Barnabas) İncili’nin saklandığını, özel muhafaza altına alındığını sandığım, taştan ve demirden örülü bir mahzene götürüyorlar. Kapılar açılıyor ve mahzenin sonunda, taştan bir musalla taşı gibi bir kaidenin üzerinde, yine bir taştan, kayadan oyularak yapılmış bir rahle gibi bir şeyin üzerinde, sayfaları açık bir şekilde, çok büyük bir kitap duruyor. Sayfaları eskimiş, sararmış ve yer yer kararmış bir şekilde orijinal İncil karşımızda duruyor. Mahzene giriş yapıp İncil’e yaklaşırken, bir anda İncil alev topuna dönüşüyor ve çok büyük bir hızla yanıp, yok oluyor. O kadar hızlı bir şekilde yanıyor ki, nerede ise geriye külleri bile kalmıyor. Ortalık bir anda karışıyor, bağrışmalar, çağrışmalar oluyor. Ben de dâhil herkes cep telefonlarına açarak:“Fotoğraflarını çekmiştik, cep telefonlarımızda ve bilgisayarlarımızda bir nüshası olacaktı!” diyerek herkes telefon ve bilgisayarlarına bakıyor, fakat hayret ki ne telefonlarda, ne de bilgisayarlarda da hiçbir nüshası bulunmuyor, oralardan da silinmiş oluyor. Ben kalabalığı sakinleştirmek için sesleniyorum ve: “Sakin olun ben okumuştum, hafızamda ve ezberimde bütün sayfaları var, size ezberimden tercüme ederim.” diyorum. Ortam biraz sakinleşiyor. Bunu dedikten sonra, üçüncü isyankâr grup biraz homurdanarak geride kalıyorlar, fakat diğer ilk iki grup yine kolumdan, elimden iterek, çekiştirerek beni bir yere götürüyorlar.

Devamı için tıklayınız.

    Güncel makalelerimizden istifade etmek istiyorsanız lütfen aşağıdaki kutuya e-mail adresinizi yazarak bize gönderiniz.

    Bu makaleyi sesli olarak da dinleyebilirsiniz.