7 Temmuz 2018
Kemalizm’i; Sabataistler, yani Türk ve Müslüman geçinen gizli Yahudiler uydurmuşlardır. Bunlar; çok küçük bir azınlıktır, ama oldukça azgın ve etkin konumdadır. Bunlar; görünüşte mü’min, ama gerçekte münkir ve profesyonel münafık insanlardır. Bunlar; yerine göre sağcı, solcu ve İslamcı takılsalar da, gizlice Kabala öğretilerine ve Sabatay Sevi’nin sinsi ve Siyonist prensiplerine sıkıca bağlıdır. Bunlar; kendilerinin asil ve büyük, başkalarının ise basit ve düşük olduğuna inandıklarından, özellikle Müslüman Türk halkına karşı her türlü haksızlık ve ahlaksızlığı mubah ve caiz saymaktadır.
Bunların varlığını ve bir virüs gibi Milli bünyemizi nasıl sardığını bilmeden, sorunlarımızdan kurtulmak imkânsızdır.
1. Onlar kendilerine “Ma’amim” (seçkin mü’minler, inanan kimseler) der, Müslümanlara ve Türklere ise: “acı soğan” derler.
2. Onların iki kimliği vardır. Asıl kimliklerini gizli tutarlar, dıştan Müslüman görünürler.
3. Onların iki ismi vardır. Gerçek isimlerini söylemezler.
4. Onlar Kemalizm’i bir din haline getirmişlerdir. Atatürk istismarıyla geçinmekte ve kendilerini gizlemektedirler.
5. Onlar laik değil, laikçidir. Din, maneviyat ve ahlak tahripçisidirler.
6. Onlar İslam’a düşmandır, ama dost görünürler.
7. Onlar İslami eğitime düşmandır, ama farklı bahaneler üretirler.
8. İttihat Terakki zamanındaki ve Cumhuriyet sonrasındaki bütün Marksist-Komünist öncüler bu cemaattendir.
9. Onlar, İslâm’dan ayrı, hatta İslâm’a karşı bir Türkçülük ve milliyetçilik oluşturmuş ve geliştirmişlerdir.
10. Onlar sekülaristtir, Darwinisttir, materyalisttir.
11. Son 150 yıl içindeki bütün ihtilâl, inkılâp, darbe, anarşi ve terör hareketlerini doğrudan veya dolaylı onlar tertiplemiştir.
12. Büyük İsrail’i kurmak üzere engel gördükleri Sultan İkinci Abdülhamit Han’ı onlar devirmiştir.
13. Jön Türkler ve İttihat Terakkiciler, onların aletidir…
14. Müslümanlara ve Türklere yapılan zulümlerde perde arkası asıl rolleri bunlar üstlenmiştir.
15. İslâm kadınlarının açılması ve ahlaki dejenerasyona uğraması onların eseridir.
16. Milletimizi, atalarının mezar taşlarını okuyamayacak, babasının mektuplarını anlamayacak kadar kara cahil bırakanlar bu kesimdir.
17. Millî Türk mimarîsini onlar dejenere etmiştir.
18. Türkiye’deki ahlaki bozulma ve ailevi yozlaşma onların mel’anetidir.
19. Millî eğitimi onlar bozmuş ve güdükleştirmiştir.
20. Üniversiteleri onlar bozmuş ve diplomalı cahiller yetiştirmiştir.
21. Ahlâka, fazilete, iffete, ismete, hayâya onlar savaş ilan etmiştir.
22. Onlar kızlarını ve oğullarını Müslümanlarla ve Türklerle evlendirmez. Şayet evlenecek olurlarsa onlara dünyayı zindan ederler.
23. Onlar kendilerine mahsus gizli din adamları yetiştirirler.
24. Onlar evlenen çocuklarına gizli Kabala nikâh yaptırıverirler.
25. Onlar ölülerini belli mezarlıklara defin ederler.
26. Onlar büyük sermayeyi kontrol altında tutmak isterler.
27. Onlar büyük medyayı avucuna almak peşindedirler.
28. Onlar İslâm’da reform, yenilik, değişiklik yapılmasını destekler.
29. Onlar Türkçe Kur’an ve Türkçe Ezan okunmasını ister.
30. Kirli ve Masonik Derin devlet onların kontrolündedir.
31. Vesayet rejimi ve despotik demokrasi onların güdümündedir.
32. Ülkedeki her kesimin içinde ajanları, casusları, provokatörleri bulunabilir. Sağcı solcu, İslamcı bütün partilere adamlarını yerleştirmişlerdir. Milli Görüş’ü yozlaştırmak ve güdük kılmak üzere Erbakan’ın yakın çevresine seçme Sabataist ve Pakradunların girdiği kesinleşmiştir. AKP ise tamamen bunların güdümündedir.
33. Çoğunluğu “Böl, parçala, birbirine düşür ve hükmet” prensibine göre idare ederler.
34. 1950’lerden bu yana hayli sekülerleşmiş olmakla birlikte İslâm ve Müslüman düşmanlıkları devam etmektedir.
35. Müslümanları onlar yönlendirmektedir.
36. Müslümanları yüzlerce fırkaya, hizbe, cemaate, gruba, kliğe ayırmışlar, aralarına düşmanlık, kin, rekabet, çekişme, hizip asabiyeti tohumları ekmişlerdir.
37. Şeriata aykırı aşırı ve heterodoks tasavvufun içine girmişlerdir.
38. Paraya, lükse, konfora, zenginliğe, dolar ve Euro’ya tapınır ve severler.
39. Ülkemizi babalarının malları ve mandıraları, halkımızı ise sağmal koyunları görmektedirler. Türkiye Ortadoğu’nun Japonya’sı olamamışsa bunun sorumlusu ve suçlusu bu hainlerdir.
40. Aralarından asıl kimliğini bırakıp da gerçekten Müslüman olanı veya Müslümanlara yarar sağlayanı hiç affetmezler. Başvekil olsa bile gözünün yaşına bakmaz, idam ederler.
Yahudi Dönme(z)lerinin asılları karışık, kafaları karanlık, ama adları AYDINLIK olan bazılarına göre, Atatürk; HALİS KOMÜNİST VE İTTİHATÇI SABATAİST’TİR! Aynı gizli Yahudilerin sağcı ve Türk ırkçısı geçinenlerine göre, Atatürk; TAM BİR FAŞİST VE KEMALİST’TİR! Bu Yahudi şebekesinin Dinsiz ve Devrimci ekibine göre Atatürk; DARWİNİST VE ATEİSTTİR! Bu mel’unların Mason ve komprador takımına göre ise, Atatürk; AB heveslisi, Batı taklitçisi bir LİBERALİST VE KAPİTALİST’TİR!..
Oysa Mustafa Kemal, Müslüman Türk Milletinin asil bir ferdi; bizi millet yapan ve şanlı medeniyetler kurduran Milli ve manevi değerlerimizin inbiğinden süzülen asri bir örneğidir. Atatürk, Darwinist ve dinsiz olmayacak kadar akıllı ve inançlı, Komünist olmayacak kadar vicdanlı ve oturaklı, Kapitalist olmayacak kadar halkçı ve sosyal adalet yanlısı, Avrupa Birliği’ne kuyruk olmayacak kadar milli onur ve bağımsızlık sevdalısı; Aziz Milletini hurafe, yobazlık ve din istismarından kurtarıp, gerçek ve yüksek İslam şuuruna kavuşturma yolunda, Kur’an-ı Kerim’i ve Buhari Hadislerini, en emin ve ehil alimlere Türkçemize çevirtecek kadar, halkının inancına ve kutsallarına bağlı ve saygılı bir şahsiyettir.
Her türlü fırsat ve ruhsat elinde olmasına ve Türkiye’de Komünist ve Dinsiz bir rejim kurma imkânı bulunmasına rağmen, Atatürk’ün bilimsel gerçeklere ve ahlaki gereklere uygun ve asla taklitçi değil tamamen milli bir sistem oluşturma çabası da, Onu komünist veya liberalist göstermeye çalışan çapulcuların saptırma ve istismarını boşa çıkarmaktadır.
Bu arada Atatürk’e sığınarak ve Onun Aziz hatırasına duyulan saygınlığı kullanarak, Mason ve soysuz İttihatçılar gibi komitacı yöntemlerle bu millete komünist rejimi, veya dinsiz Darwinist ideolojiyi dayatacağını sananlara… Ve yine uyduruk ve uyuz Kemalizm safsatasına, Liberalizm ve AB hevesi ve küreselleşme projesi katıp bu Siyonist köle düzenini devamlı kılacaklarına inananlara bir sözümüz vardır:
Bu asil milletin ve Türkiye Cumhuriyeti’nin, asıl ve acil meselesi:
• Bağımsızlık ve bekamızın sağlanıp korunması; Milli birlik ve dirliğimize yönelik dış provokasyonların ve terör piyonlarının etkisiz bırakılması,
• Ahlaki ve ailevi yapımızın, inancımızın ve temel insan haklarımızın bu tahribattan kurtarılması,
• Ekonomik ve teknolojik kalkınmamızın, refah ve huzurun yaygınlaşmasının önündeki engellerin kaldırılması, ve
• Türkiye’nin tarihi misyonuna ve Lider sorumluluğuna yeniden sahip çıkmasıdır.
Yoksa ne sinsi ve şeytani hesaplarınıza geçirilen Kemalizm yaftası, ne bilimsellik sahtekârlığına sarılan Darwinizm ve dinsizlik safsatası, ne Müslüman Türk Milletini bir avuç Sabataist ve Pakradun (Ermeni Yahudisi)nin despotizmine sokma hazırlığı olan Sosyalizm ve Komünizm şarlatanlığı, hiçbirimizin; SP, MHP, CHP ve AKP gibi farklı partilere iyi niyetle ve hayırlı hizmet beklentisiyle oy veren Alevi-Sünni, Türk-Kürt, Dindar-Kalender, bu milletin ezici ekseriyetinin derdi değildir; önem de vermemektedir.
“Kemalizm Türkün Dinidir” diyenler sapıktır ve sahtekârdır!
Ankara’daki Türk Dil Kurumu’nun Türkçe Sözlüğü’nün eski bir baskısında “Din” maddesini açtığınızda şu satırlar karşınıza çıkmaktadır:
“İnanılıp çok bağlanılan fikir veya ülkü. Kemalizm Türkün dinidir.”
Çok itiraz ve tenkide uğradığı için sonraki baskılarda bu cümle sözlükten çıkartılmıştır. Çağdaş yobazların, devrim simsarlarının, despotik ideoloji meftunlarının, İslâm karşıtlarının zihniyetini aksettiren bu cümle; “Kemalizm Türkün dinidir…” tam bir safsata ve sapkınlıktır. Mustafa Kemal Paşa’nın ölümünden sonra Sabataist Kemalistler, resmî bir ideoloji uydurmuşlar, bunu din gibi benimsetmeye çalışmışlar ve Müslüman halka da zorla dayatmışlardır. CHP’nin, halkın gözünden düşüp şüphe ile bakılmasında bu “Kemalizm Türkün dinidir” cümlesinin, zihniyetinin, takıntısının büyük rolü vardır. 1950’li yıllarda Mehmet Kaplan (sonradan profesör olan) Komünizmle Mücadele gazetesinde “Kemalizm bir ideoloji midir?” başlıklı nefis bir yazı yazmıştı. Ama ne yazık ki bu Mehmet Kaplan sonradan Masonlarla uzlaşmış, bu yazısındaki fikir ve görüşlerine karşı çıkmaya başlamıştır.
Oysa Kemalizm bir ideoloji bile değildir; uydurma ve dayatma sloganlardır!
Türkiye halkının büyük çoğunluğunun dini İslam’dır. Yüce İslam mecazi de olsa, başka bir dine ihtiyaç bırakmamıştır. Maalesef yeteri kadar gerçek birikimli ve bilinçli tarihçimiz olmadığından halkımıza Kurtuluş Savaşı’nın içyüzü de doğru dürüst anlatılmamıştır.
1950’li yıllarda iktidar partisinin (Demokrat Parti) Samsun Milletvekili Hasan Fehmi Ustaoğlu Samsun’da çıkan Büyük Cihad gazetesinde (Sahibi: Merhum Mustafa Bağışlayıcı) “İstiklâl savaşını millet yapmış ve kazanmıştır, İttihatçı ve Masonlar bu zaferi kendilerine mal etmeye çalışmaktadır, milletimiz kimseye medyun (borçlu) değildir” mealinde bir yazı kaleme almıştı. Küçük bir gazetede yayınlanmasına rağmen bu yazı Atatürk’ten sonra azıtan Mason ve İttihatçı zihniyetin tepesinde bomba gibi patlamış ve resmî ideoloji taraftarı düzenbazlar aşırı ve dehşetli bir tepki ortaya koymuşlardı. Demokrat Parti disiplin kurulu derhal toplanmış, Ustaoğlu’nu partiden çıkarmıştı, Adnan Menderes ise bu haksızlığa mani olmamıştı.
Aynı Menderes, Dönme Ahmet Emin Yalman hadisesinden sonra Milliyetçiler Derneği’ni kapatmıştı. İslâm’a sadık ve bağlı bütün milliyetçileri baskı altına almıştı. Yalman hadisesiyle doğrudan doğruya ilgisi olmayan Necip Fazıl Kısakürek, Cevat Rıfat Atilhan gibi İslâmî şahsiyetleri ve yazarları tutuklatmıştı. Sayısı 33 olan İslâmî ve millî gazete ve dergileri çeşitli baskılarla yasaklamıştı. (Yeşilköy havaalanında basın toplantısı tertipleyip; “Sayısı 33 olan kara basını susturacağız” mealinde konuşmalar yapmıştı.) Risale-i Nur talebelerine ve tasavvuf ehline baskı uygulatmıştı. 1959’da vefat eden Silistreli Süleyman Hilmi Efendi’nin cenazesinin Eyüp Sultan Kabristanı’nda gömülmesine Menderes’in İçişleri Bakanı izin çıkarmamıştı. Millî Mücadele’de düşmana karşı ilk hareketi başlatan, bugün adı bazı çevrelerde hain sıfatıyla birlikte anılan İslam ulemasıdır ve Mustafa Kemal’e en büyük desteği bunlar sağlamıştır.
İstiklâl Savaşı, solcu fakat gerçek tarihçi Prof. Mete Tunçay’ın da belirttiği gibi “bir İslâmî cihat hareketi” olarak başlamış ve başarılmıştır.
23 Nisan 1920’de Ankara’da Büyük Millet Meclisi bir cuma günü, milletvekillerinin Hacı Bayram-ı Veli Camii’nde topluca kıldığı Cuma namazından sonra tekbir getirilerek, dualar edilerek, kurbanlar kesilerek açılmıştır. Meclis’te yetmiş kadar sarıklı hoca ve şeyh üye hazır bulunmuşlardır. Meclis’in kürsü arkası duvarında Kur’an-ı Kerim’deki Şûra ayeti levha halinde asılmıştır. Mustafa Kemal: “Bu Yüce Meclis, sadece Türklerden, veya Kürtlerden, veya Çerkezlerden değil, hepsinden müteşekkil bir İslam anasırı (camiası)dır” anlamında kaynaştırıcı konuşmalar yapmıştır.[1]
Genelkurmay Başkanı ve Kuvvet Komutanlarımız da bu milletin doğal ve onurlu bir ferdi ve temsilcisi konumundadır.
Tanınmış bir köşe yazarı soruyor: “Çember sakallı, başı takkeli, eli tespihli, namazlı abdestli, her yıl hacca ve umreye giden, eşi ve kızları tesettürlü bir genelkurmay başkanı mı istiyorsunuz?”
Bu tür şeytanlık ve şarlatanlıklar tamamen kışkırtma ve ortalığı karıştırma amaçlıdır. Oysa elbette bizim istediğimiz Genelkurmay Başkanı şöyle olmalıdır: