15 TEMMUZ KALKIŞMASI VE BAŞKANLIK KARMAŞASI

1051
Paylaş:

Karargâh mı rahatsızdı, Hürriyet mi ayarsızdı?

Halâ, TSK’yı kışkırtma ve yıpratma çabaları ve Amerika’nın hatırına Ordumuzu Suriye savaşına bulaştırma hesapları giderek yoğunlaşmaktaydı. Hürriyet Gazetesi’nin “Karargâh Rahatsız” başlıklı haberi elbette kasıtlıydı ve kışkırtıcıydı. Hem de kahraman Ordumuzun PKK’ya karşı eksi 30 derecede kahramanca savaştığı, Kuzey Suriye’de yeni destanlar yazdığı bir sırada bu haberi yayımlamak, kurum olarak bugünkü Genel Kurmay Karargâhına itibar suikastı sayılmalıdır. “Bu sinsi ve tahripçi yayınlar belki de Aydın Doğan’a rağmen yapılmaktadır. Hürriyet’in yayın kurulunda ve yazarları arasında Onun kuyusunu kazan, kendisini aslanların önüne fırlatan adam varsa bunları ayıklamalıdır. Değilse, Aydın Doğan’ın bizzat bu işlerin içinde olduğu iddiaları doğrulanmış olacaktır”uyarıları haklıydı.

TSK bu iddiaları yalanlamıştı!

TSK, Hürriyet’in hakkında soruşturma açılan ‘Karargâh rahatsız’ haberiyle ilgili bir açıklama yapmıştı. Açıklamada “Bir basın mensubuna bilgilendirmede bulunulmuş ve bu hususlar 25 Şubat 2017 tarihinde yayımlanmıştır. Bu açıklamayı Türk Silahlı Kuvvetleri ile devlet ve hükümet arasında bir sorun varmış gibi yansıtmak, olayı saptırmaktır” ifadeleri yer almıştı. TSK, Hürriyet’te Hande Fırat imzasıyla yayınlanan haberde şu açıklamayı yapmıştı:

1. Son zamanlarda, sürekli olarak Genelkurmay Başkanı’nın şahsı üzerinden yapılan mesnetsiz ve maksatlı eleştirilerle, Türk Silahlı Kuvvetleri yıpratılmaya, ülkemizin ve milletimizin güvenliği için yapılan mücadelenin gölgelenmeye çalışıldığını üzüntüyle müşahede etmekteyiz.

2. Türk Silahlı Kuvvetleri’ne ve Genelkurmay Başkanı’nın şahsına yönelik eleştiri kisvesi altında iftiraya varan iddialar ile ilgili bir basın mensubuna bilgilendirmede bulunulmuş ve bu hususlar 25 Şubat 2017 tarihinde yayımlanmıştır.

3. Yapılan değerlendirmenin içeriği, dikkat ve hassasiyetle düzenlenmiş, ‘Karargâh Rahatsız, Karargâh’ta Rahatsızlık, Türk Silahlı Kuvvetleri’nde Rahatsızlık vb.’ gibi ibareler söz konusu dahi olmamıştır. Sorulan sorulara özetle, ‘Türk Silahlı Kuvvetleri’nin iç politika malzemesi haline getirilmemesi, şahsi işlerden uzak tutulması gerektiği’ ifade edilmiştir. Kararlılık ve azimle terörle mücadele edildiği, Fırat Kalkanı Harekâtı’nın başarıyla tamamlandığı bir dönemde bu tür iddia ve iftiralarla gündemi bulandırma çabalarını esefle karşılıyoruz. Bu açıklamayı Türk Silahlı Kuvvetleri ile devlet ve hükümet arasında bir sorun varmış gibi yansıtmak, olayı saptırmaktır. Cevap verilen eleştirilerin muhatapları bellidir.

4. Türk Silahlı Kuvvetleri, devletinin ve milletinin emrinde olarak, her zaman olduğu gibi sarsılmaz bir inanç, kahramanlık ve fedakârlıkla şehit kanlarıyla sulanmış bayraklaşan vatan topraklarının güvenliğini sağlamak amacıyla, faaliyetlerine azim ve kararlılıkla devam etmektedir.

TSK’dan Orgeneral Akar’la ilgili 7 eleştiriye 7 yanıt

Genelkurmay Başkanı Orgeneral Hulusi Akar’a yönelik eleştirilerin TSK’yı yıprattığı ve “Ayarı kaçmış eleştiriler ile gerçekdışı bilgilere dayalı bazı haberlerde” Ordu’nun başarısının gölgelenmeye çalışıldığı vurgulanmıştı. Hürriyet’ten Hande Fırat’ın haberine göre, “Neden bazı kesimlerin hedefinde sürekli Türk Silahlı Kuvvetleri ve Genelkurmay Başkanı var?”sorusunu Karargâh kaynakları şöyle yanıtlamıştı: “Derinden üzülüyoruz. TSK’yı, siyaset içine çekmeye çalışıyorlar. Tek bir Ordumuz var. Zor bir dönemde gerçek olmayan söylem ve iddialarla bu güzide kurumumuzun yıpratılması kimseye fayda getirmez.”

İşte Hande Fırat’ın aktardığına göre, TSK’yı yıprattığı düşünülen 7 konu ve buna Karargâh’ın bakışı özetle şunlardı:

1- Silahlı Kuvvetler’de başörtüsü kararı

Milli Savunma Bakanlığı, yaptığı düzenlemeyle kadın subay ve astsubayların başörtüsü takmalarına ilişkin yasağı kaldırmıştı. Bu düzenlemenin Türk Silahlı Kuvvetleri’nin (TSK) bilgisi dahilinde yapılıp yapılmadığı tartışılmıştı. Edinilen bilgiye göre, bu karar alınırken Karargâh’ın görüşü alınmadı. Askeri kaynaklar da “Yapılan düzenlemede Genelkurmay Başkanlığı’nın dahil olmadığını” vurgulamıştı.

2- Akit’e başsağlığı telefonu açılması

Orgeneral Hulusi Akar’ın, Akit Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni ve yazarı Hasan Karakaya’nın vefatının ardından Genelkurmay Başkanlığı adına taziye telefonu açtırması, Karakaya için “Haksızlığa karşı en zor zamanda konuşmasını bilmiş ve dik duruşundan asla taviz vermemiştir” ifadesinin kullanıldığı iddiası tepkiyle karşılanmıştı. Akit gazetesi ise söz konusu ifadeyi ‘sehven’ tırnak içinde yazdığını açıklamıştı. Karargâh, bu konunun da haksız yere gündeme getirildiği kanısındaydı. Bu eleştiriler “Genelkurmay en son Tarık Akan ve Mehmet Türker dahil toplumda kabul görmüş birçok ünlü simanın vefatında başsağlığı mesajlarını aile yakınlarına iletmiş ve üzüntülerini paylaşmıştır” şeklinde yanıtlamıştı.

3- Cumhurbaşkanı ile yapılan ziyaretlere katılması

Orgeneral Akar’ın, Cumhurbaşkanı Recep T. Erdoğan’la katıldığı yurtdışı ziyaretlere ve buna ilişkin basına yansıyan görüntülere yönelik eleştiriler de rahatsızlığa yol açmıştı. Genelkurmay, bu eleştirileri de ‘maksatlı’ bulmaktaydı. Orgeneral Akar son 6 ay içinde Cumhurbaşkanı Erdoğan’la sadece iki yurtdışı gezisine katıldı: 16-17 Kasım 2016 tarihlerinde Pakistan’a, 13-15 Şubat 2017 tarihlerinde ise Bahreyn, Suudi Arabistan ve Katar’a uçmuşlardı. Askeri kaynaklar, “Bu konu gerçek mecrasından uzaklaştırılıp, sadece Yenikapı mitingiyle yan yana getirilip eleştirilmekte. Genelkurmay Başkanı’nın devletin çıkarları için gerektiğinde Cumhurbaşkanı’yla resmi temaslarda bulunmaları son derece doğal ve gerekli” yorumunu yapmışlardı.

4- ‘ABD’li Generalin ayağına gitti’ iddiası

Orgeneral Akar’a, ABD Genelkurmay Başkanı Joseph Dunford’la İncirlik’te yaptığı görüşme sonrası, “Amerikalı generalin ayağına gitti” eleştirisi yapılmıştı. Bu eleştiriler de iki komutanın son dönemde yaptığı görüşmelerin yerleri anımsatılarak yanıtlanmıştı. Buna göre iki Genelkurmay Başkanı son 6 ay içinde Türkiye’de 5 defa buluşmuşlardı. Bunlardan 3’ü Ankara’da, 2’si İncirlik’te yapılmıştı. Üstelik görüşmelerin yerlerini Orgeneral Akar’ın belirlediği vurgulanmıştı. 16 Ekim 2016 tarihinde Washington’daki görüşme ise Türkiye’nin ABD Büyükelçiliği’nde yapılmıştı.

5- ‘Çuvalcı Komutan’ın Sn. Akar’a madalya takması

Orgeneral Akar’ın 2015 yılında ABD’den Pentagon’un Liyakat Lejyonu Madalyası’nı, ABD Kara Kuvvetleri Komutanı Orgeneral Raymond Odierno’nun vermesi yoğun eleştiri almıştı. Çünkü 4 Temmuz 2003 tarihinde Süleymaniye’de Türk askerinin başına çuval geçiren birliğin komutanı General Odierno’ydu. Karargâh’ın bu konudaki yanıtı ise aynı madalyanın başka komutanlar tarafından da alınmış olmasıydı.

6- Kardak’a gezi ve kararlılık mesajı

Orgeneral Akar ve kuvvet komutanlarının 29 Ocak’ta Ege Denizi’ndeki Kardak kayalıklarına gitmeleri de tartışılmıştı. CHP yönetimi bunu, “Turistik ziyaret” olarak niteledi. Askeri kaynaklar, “Bu ziyaret bazı art niyetli çevrelerce olumsuz şekilde yorumlandı, Orgeneral Akar üzerinden TSK yıpratılmaya çalışıldı. Önemli bir kararlılık mesajı veren olayın Yunanistan’ın ekmeğine yağ sürecek şekilde iç politika malzemesi yapılması düşündürücü” yorumu yapılmıştı.

7- Darbeci Dişli ile ortak villa iddiası

Genelkurmay Karargâhı’nı rahatsız eden “Orgeneral Akar’ın 15 Temmuz darbe girişiminin kilit ismi Mehmet Dişli ile ortak villa arsası satın aldıkları” iddiasını, CHP İstanbul Milletvekili Mahmut Tanal gündeme taşımıştı. Genelkurmay Başkanlığı bu iddiayı kesin bir dille yalanlamıştı. Buna rağmen tartışmanın sürmesinden Karargâh rahatsızlık duymaktaydı.

Hürriyet’ten “Karargâh Rahatsız” haberi için açıklama yapılmıştı

Hürriyet Gazetesi Hande Fırat’ın TSK’ya yönelik Karargâh Rahatsız başlıklı haberiyle ilgili yazılı bir açıklama yayınlamıştı. Cumhurbaşkanı Recep T. Erdoğan ile Genelkurmay Başkanlığı’nın ‘Karargâh Rahatsız’ başlıklı haberle ilgili yaptığı sert açıklamalara Hürriyet yanıt vermek zorunda kalmıştı. Hürriyet Erdoğan ve TSK’nın açıklamaları ardından haber için özür diledi. Hürriyet’ten yapılan açıklamada, ‘Karargâh Rahatsız’ başlığı için “Maksadı aşan editoryal bir hata” ifadeleri yer almıştı.

Hürriyet’in açıklamasının detayları şunlardı:

“Gazetemizin 25 Şubat 2017 tarihli nüshasının birinci sayfasında “Yedi Eleştiriye Yedi Yanıt” manşetiyle yayımlanan haberin tümü Genelkurmay Başkanlığı tarafından Ankara Temsilcimiz Hande Fırat’a, soruları üzerine yapılan kurumsal ‘bilgilendirme’ye dayandırılarak kaleme alınmıştır. Bu haberin iç sayfada aktarılışında yazı işleri tarafından “İddia ve eleştiriler 7 konuda yıpratıyor” başlığının üstünde kullanılan “Karargâh Rahatsız” ifadesi Genelkurmay Başkanlığı’nın ilgili açıklamasında da belirtildiği gibi, bilgilendirmede yer almamıştır. Hürriyet’in haberindeki “rahatsızlık” ifadesi, Genelkurmay Başkanı’nı hedef alan söz konusu iddia ve eleştirilerin yarattığı durumu açıklamak amacıyla kullanılmıştır. Ancak maalesef haberimiz yayımlandıktan sonra gördük ki bu ifade, Genelkurmay’da hükümete karşı bir rahatsızlık varmış şeklinde de anlaşılmaktadır. Oysa bu başlığa böyle bir anlam yüklenmesi aklımızın ucundan dahi geçmemiştir. Böyle bir kasıt kesinlikle söz konusu değildir. Kasıt bu olmamakla birlikte ‘karargâhta rahatsızlık’ başlığı maksadı aşan bir editoryal hata olarak görülebilir. Bunun için üzgünüz. Ordumuzun yıpratılması, iç siyasete çekilmeye çalışılması her Türk vatandaşının reddetmesi gereken bir durumdur. Ordumuzun seçimle işbaşına gelmiş sivil iradenin emrinde olması demokrasimiz için vazgeçilmez bir şarttır.

Yeri gelmişken hatırlayalım: Gazeteciler.com’un yaklaşık 1.5 ay önce duyurduğu Hürriyet’teki değişim A Haber’de yayınlanan ‘Canan Barlas ile Gündem’ programında ele alınmıştı. Programda asıl dikkat çeken ise Hande Fırat’ın durumu olmaktaydı. 15 Temmuz darbe girişiminde Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı CNN Türk ekranlarına canlı bağlayarak darbenin başarısız olmasında etkili olan Hande Fırat, imzasını attığı ‘Karargâh Rahatsız’ haberi sebebiyle şimdi hedef tahtasıydı!? 15 Temmuz’da kahraman ilan edilen Hande Fırat’ı şimdi iktidara yakın bazı kalemlerin ‘hain’ ilan etmesi nasıl bir mantıktı? O isimlerden biri de Cemil Barlas’dı ve Hande Fırat’ın yaptığı işi bir kalemde silip Onun için şunları aktarmıştı: ‘Cumhurbaşkanı Recep T. Erdoğan 15 Temmuz akşamı 4 tane Televizyona bağlandı. İlk önce A Haber’e bağlandı fakat hat düşmeyince. O yüzden İlk CNN Türk’e bağlanmıştı. O akşam CNN Türk’te Hande Fırat vardı ve sanki kurtarıcı gibi hak etmedikleri bir kahraman gibi algılandı.. Asıl işin gerçeği şu; o gece Cumhurbaşkanı Hande Fırat’ı aradığı halde Hande Fırat’ın kabul etmeme lüksü var mıydı?’

Hürriyet gazetesinin “Karargâh rahatsız” başlığına yönelik tepkiler haklıydı, ama oldukça abartılıydı, hatta sanki bir suçluluk psikolojini bastırma telaşıydı. Doğru mesele bir gazetecilik işi, başlık ya da haberin nasıl görüleceği meselesi sayılamazdı. Teknik bir hata, bir çalışanın kişisel kusuru ile sınırlı da olamazdı.

“Mesele bir hafıza meselesidir. Bir kötü sicil meselesi, Türkiye’nin siyasi tarihine işlenen kötü anılar meselesidir. Aydın Doğan’ın ve kurmay ekibinin, ısrarla diri tutmaya çalıştığı bir anlayışı her fırsatta öne çıkarması, boşluk araması, fırsat kollaması, operasyonel güç olarak bekleyişte olması meselesidir” tespitlerinde de haklılık payı vardı. İyi de, 28 Şubat’ta Milli iradeye karşı Cuntacı Generalllerin ve dış güçlerin safında yer alan Süleyman Demirel’e, şimdilerde “demokrasi kahramanı” gibi sahip çıkan şu yandaş yazarlar, yoksa AKP’nin kuruluşuna ve iktidara taşınmasına zemin hazırladığı için mi bazı darbeleri dolaylı biçimde hayırlı ve yararlı saymaktaydı? Oysa 15 Temmuz’ların temeli 28 Şubat’ta atılmıştı.

Ahmet Hakan’ın çarkları ve durumu kurtarma çabaları!

“Hulusi Paşa! Neden susuyorsunuz? Konuşsanıza! Desenize: Hürriyet’teki haberin arkasında biz varız. O haberle biz, Genelkurmay’a yönelik haksız eleştirilere cevap verdik. Konuşsanıza Hulusi Paşa neden susuyorsunuz ki… Söylediklerimiz içinde tek bir harfle bile olsa Cumhurbaşkanı’na ya da hükümete yönelik bir sözümüz yok. Seçilmiş Cumhurbaşkanı’na ve hükümete laf etmek ne haddimize! Biz demokrasiye bağlıyız ve bunu kimseye sorgulatmayız! Biz ki FETÖ’cülerin darbe girişimini püskürtmüş, onların vaatlerini elimizin tersiyle itmiş askerleriz. Bizim rahatsızlığımız Cumhurbaşkanı’ndan, hükümetten değil, bizim rahatsızlığımız bize yönelik haksız eleştirilerden.

Biz sadece Genelkurmay’a yönelik haksız eleştirilere cevap verdik. Bizim yaptığımız açıklamayı çarpıtmak kimseye bir şey kazandırmaz. Bizim üzerimizden Hürriyet’e yüklenmek, Hürriyet’e büyük haksızlıktır. Rahatsızlığımızın tek bir adresi var: Bize yönelik haksız eleştiriler yapanlar! Bize yapılacak en büyük hakaret bize potansiyel darbeci muamelesi yapmaktır.

Hulusi Paşa! İşin doğrusunun bu olduğunu bildiğiniz halde… Neden susuyorsunuz? Konuşsanıza. Nedir sizi hakkı söylemekten alıkoyan? Nedir?”[1] diyerek önceleri horozlanan Ahmet Hakan ardından “Rahatsız kelimesi yanlış oldu” yazısıyla çark etmeye başlamıştı.

“Doğrudur. Karargâh rahatsızdır. Cumhurbaşkanı’ndan mı rahatsızdır? Ne haddine! Başbakan’dan mı rahatsızdır? Tabii ki hayır! Hükümetten mi rahatsızdır? Yok böyle bir şey. Rahatsızlığın tek bir nedeni vardır: Genelkurmay’a yönelik haksız, mesnetsiz olarak yapılan ağır eleştiriler. Kim yapıyor bu haksız, mesnetsiz ağır eleştirileri? Hükümet karşıtı çevrelerdir. İşte Genelkurmay Başkanlığı, Hürriyet’e yaptığı açıklamada bu çevrelere cevap vermiştir. Hürriyet’in, bu açıklamayı haberleştirirken “Karargâh rahatsız” ifadesi kullanmasının maksadı bellidir. “Karargâh haksız eleştirilerden rahatsız” demek istemektedir. Ama keşke “Karargâh” ve “rahatsız” kelimelerinden oluşan bir cümleden kaçınılsaydı.”

Cumhurbaşkanı Recep T. Erdoğan ise “karargâh rahatsız” haberini yapan Hürriyet’e çok sert çıkmıştı. Atılan başlık için “terbiyesizlik” ve “çirkinlik” ifadelerini kullanan Erdoğan’ın: “Herkes yerini ve konumunu bilecektir. Kendi içimizde birbirimize düşürmeye çalışıyorsa, bunun bedelini de ağır ödeyecektir.” sözleri “acaba birtakım kuşkularını ve korkularını bastırmaya mı çalışıyor?” yorumlarına yol açmıştı.

Genelkurmay Başkanı Hulusi Akar ile yaptığı görüşmenin içeriğini soran basın mensubunun sorusunu Erdoğan, şöyle yanıtlamıştı:

“Öncelikle Genelkurmay Başkanımızla Beylerbeyi Sarayı’nda görüşmemiz oldu. Tabi birinci derecede malum El Bab operasyonunun tamamlanması sürecine yönelik yapılan bazı görüşmeler, çalışmalar var… Malum El Bab operasyonu tamamlandı. Ama bu tabi oradaki sürecin bitmesi anlamına değil, bizim buradaki hedefimiz Cerablus, Dabık, El Bab ondan sonra da tabi koalisyon güçleriyle, mutabık kalmamız halinde gerek Münbiç gerekse Rakka’ya yönelik atılacak olan adımlar var… Biz daha önce bunları uzaktan çok seyrettik, bedelleri ağır oldu. Artık hem masada hem arazide olacağız…”

Oysa defalarca yazdık ve uyardık: Rakka macerası Silahlı Kuvvetlerimizi derin bir batağa çekmiş olacaktır. Daha önce Sn. Erdoğan da, “El Bab’da durulacağını, daha içerilere dalınmayacağını” açıklamıştı. Çünkü CENTCOM’un YPG tweetleri! ABD’nin niyetini ve hıyanetini ortaya koymaktaydı. ABD Merkez Kuvvetler Komutanlığı, bir kez daha YPG’li teröristlerin yer aldığı fotoğrafları paylaşmıştı. Türkiye’nin tepkilerine neden olan bu paylaşımlar, terör propagandası yapılıyor iddialarıyla eleştirilirken, fotoğraflardaki teröristlerin yaşlarının küçük olması dikkatlerden kaçmamıştı. Ortadoğu başta olmak üzere çok sayıda bölge ülkesinde ABD ordusunun birliklerine komuta eden CENTCOM’un attığı ilk tweet’te, “Kamuoyunun talebi üzerine Suriyeli DEAŞ karşıtı kadın savaşçıların daha fazla fotoğrafını yayınlıyoruz” yazılmıştı. Şimdi PKK ve YPG’ye açıkça destek çıkan bir ABD’ye güvenip Rakka’ya girmek, bir intihardan farksızdı!

ABD’nin teröristlere ağır silahlar verdiği ortaya çıkmıştı

ABD Merkez Kuvvetler Komutanı Joseph Vottel’in, Ayn el Arap ziyaretinde büyük bölümünü terör örgütü YPG’nin oluşturduğu Suriye Demokratik Güçleri’ne ağır silah sözü verdiği ortaya çıkmıştı. Suriye Demokratik Güçleri Sözcüsü, Vottel’in kendileri ile koordinasyon ve destek artışını ele aldığını açıklamış ve “Gelecek dönemde ağır silah sözü verildi” itirafında bulunmuşlardı.

Tam bu sırada: Terör örgütü DEAŞ’a karşı yürütülen Doğal Kararlılık Operasyonu Birleşik Ortak Görev Gücü Komutanı Amerikalı Korgeneral Stephen Townsend, “terör örgütü PKK’nın Suriye uzantısı YPG’nin Türkiye’ye karşı bir tehdit oluşturmadığını, bunun tersine YPG’nin Türkiye ile iyi ilişkiler kurmaya çalıştığını” söyleyecek kadar küstahlaşmıştı. Evet, Amerika Türkiye’yi PYD özerkliğini tanımaya zorlamaktaydı.

ABD Savunma Bakanlığı’nda (Pentagon) düzenlenen günlük basın toplantısına, Bağdat’tan telekonferans aracılığıyla katılan Townsend, konuya ilişkin soruya verdiği yanıtta “Suriye Demokratik Güçlerini gözlüyoruz ve birlikte operasyonlar yapıyoruz. Bunların yüzde 40’ını YPG’li Kürtler, yüzde 60’ını da Suriyeli Arap Koalisyonu oluşturuyor. YPG’li savaşçılara gelince ki, ben liderleri ile de konuştum, operasyonlarını izledim, bize sürekli olarak Türkiye’ye saldırmaya niyetleri olmadığının, Türkiye için tehdit oluşturmadıklarının güvencesini verdiler. Aslında, Türkiye ile iyi bir ilişki kurmayı istiyorlar. Ben onların Türkiye’ye karşı bir tehdit oluşturduklarına, ya da Kuzey Suriye’den Türkiye’ye karşı herhangi bir saldırıyı desteklediklerine ilişkin hiçbir kanıt görmedim” diyerek Türkiye’yi haksızlık yapmakla suçlamıştı.

Türkiye Rakka batağına saplanırsa başımıza ne işler açılacaktı!?

Devamını okumak için tıklayınız.


[1] Ahmet Hakan, 28.02.2017, Hürriyet

[2] http://romanyahaber.com/2016/07/24/focus-dergisi-ingilizler-ipucu-yakaladi-dedi/

    Güncel makalelerimizden istifade etmek istiyorsanız lütfen aşağıdaki kutuya e-mail adresinizi yazarak bize gönderiniz.