2 Mart 2019
Milli Çözüm olarak:
“Cenab-ı Hak’kın “Siz (sadece Müslümanlar için değil, bütün) insanlar için çıkarılmış en hayırlı bir ümmet oldunuz. (Çünkü siz, ülkenizde ve yeryüzünde) ma’rufu (Hakk’ı ve hayrı)yürütecek, münkeri (zulmü ve kötülükleri) önleyecek (bir Adil Düzen kurmaya) çalışırsınız. Ve Allah’a (tam) iman edip (bağlanırsınız)” buyurarak, İslami gerçekleri ve insani gerekçeleri yazan, yayan ve bu uğurda yorulan sadık kullarını anlatmaktadır…” (Al-i İmran: 110) ayetindeki “en hayırlı ümmet” vasfını inşaallah hak eden…
Hz. Peygamber (S.A.V) Efendimiz’in; “Ah keşke bana doğru havuza gelen kardeşlerimi bir görsem de, içlerinde şerbetler olan kâselerle onları karşılasam. Cennete girmeden önce (Kevser) havuzundan içirsem”… Bu sözler üzerine Sahabeleri kendisine: “Ey Allah’ın Resulû, biz Senin kardeşlerin değil miyiz?” deyince; O şöyle cevap vermişti: “Sizler Benim Ashabımsınız (arkadaşlarımsınız). Benim kardeşlerim ise, Beni görmedikleri halde Bana inananlar (ve ahir zamanda sünnetime ve hayat sistemime yapışıp, İslam’ı ihyaya çalışanlardır)… Mutlaka Ben Rabbimden sizinle ve Beni görmeden iman edenlerle gözlerimi aydınlatmasını istedim.” (Ramuz El-Ehadis s.361, 4640) Hadisindeki “kardeşlerim” diye iltifat ettiği kutlu ekibe giren…
Erbakan Hocamızın “Nuh’un Gemisi” diye müjdelediği; Hakk’ın hâkimiyeti ve Adil bir Mehdiyet ve Medeniyet düzeninin yeryüzünde kurulup yürütülmesi için; malıyla, canıyla ve diliyle cihat eden sadıkane son neferleri olmak, ne büyük bahtiyarlıktır…
Ve inşaallah bu kutlu davanın muzafferiyet ve hâkimiyet kapısına kutlu mührünü vuracağını umduğumuz Ahmet Hocamızın; “can dostlarım, göz nurum” övgüsüne liyakat kesbeden; Akgül bahçesinin gül goncaları ve muştularının muhatabı olmak, elbette büyük bir şans ve fırsattır…
Evet, Asr-ı Saadet’ten sonra “VÂKIA vuku bulduğu zaman!.. (Va’ad edilen büyük devrim ve değişimle, dünya ve insanlık tarihinin en önemli olayı ve daha sonra kıyamet sabahı koptuğu an; kâfirlerin, zalimlerin ve işbirlikçi hainlerin durumu nasıl olacaktır? Artık) O’nun vukuunu (zulüm ve küfür saltanatının çöküş olayını ve kâfirlerin dünyasının yıkılışını) hiç kimse yalanlayamayacaktır. O (olay ve onun takdir edicisi Allah (C.C) zalimleri, kâfirleri ve hainleri)aşağılatıcı, (mü’minleri, mücahitleri ve mazlumları ise) yüceltici ve onurlandırıcıdır. (O gün, münafıklar ve azgınlar yenilgiye uğramış, mücahit ve muttaki kullar ise zafere erişmiş olacaktır.)(Vakı’a: 1.2.3) ayetlerinde haber verildiği üzere, eşi ve benzeri görülmemiş dünya ve insanlık tarihinin bu en önemli olayı, “Siyonizm ve Deccalizmin yıkılışı ve Mehdiyet Medeniyetinin inşası” için “kınayıcının kınamasından korkmadan” cihad ehli olan topluluk arasına inşaallah bizler de gireriz…
“Ey iman edenler! İçinizden kim dininden (haklı ve hayırlı çizgiden) geri döner (irtidat eder)se, Allah (yerine) Kendisi’nin onları sevdiği, onların da Kendisi’ni sevdiği; mü’minlere karşı alçak gönüllü, kâfirlere karşı ise ‘güçlü ve onurlu’, Allah yolunda cihad edip (çaba harcayan) ve (gerçekleri savunmak hususunda hiçbir) kınayıcının kınamasından korkmayan bir topluluk getirir. Bu, Allah’ın bir fazlıdır, onu dilediğine verir. Allah (rahmetiyle Vasi) geniş ve kuşatıcıdır, Âlim’dir.” (Maide: 54)
Ve bizler neden namaz kılıp oruç tutuyorsak o nedenle Allah yolunda, Hakk Hâkim olsun diye Cihad yapmaktayız… Ayrıca, Allah’a yakınlaştıracak en büyük ibadetin ve vesilenin Cihad olduğunun farkındayız… Bunu cemaat şuuruyla bir emir komuta zinciri altında yapmak ve Hz. Peygamber (S.A.V)’in buyurduğu gibi dinin zirvesine ulaşmak içingayret edenlerden isek, kutlu ve mutlu gelecek inşaallah bizimdir diye ummaktayız…
“Ey iman edenler! Allah’tan korkun (isyan etmekten sakının) ve O’na (yaklaştıracak ve zafere ulaştıracak) vesile arayın; (bu amaçla) O’nun yolunda cihat edin. (Böylece) Umulur ki kurtuluşa erersiniz.” (Maide: 35) ayetinin muhataplarıyız.
Hz. Peygamber Efendimizin (S.A.V): “Bu dinin başı İslam’dır, direği namazdır, zirvesi cihaddır!” (Tirmizi, İman, 8; İbn Mace, Fiten, 12) buyurdukları sıfatları ve sorumlulukları kuşanmalıyız.
“Doğrusu Allah, Kendi yolunda (tuğlaları ve bütün parçaları) sanki birbirine (kurşunla)kenetlenmiş bir bina gibi saf bağlayarak (irtibatlı, intizamlı ve itaatli bir teşkilat ve cemaat şuuruna ve sorumluluğuna sahip olarak cihad edip) çarpışanları sevmekte (ve desteklemekte)dir. (Ferdi ve fevri hareket edenleri değil.)” (Saf: 4) emirlerine kulak asmalıyız.
Ve iyi biliriz ki Allah ve Resulû’nün bir emri ve çağrısı ancak bize hayat verir, hemen icabet etmemiz gerekir… Mü’min erkek veya kadın, bu davanın neferleri olarak Allah ve Resulü bir konu hakkında hüküm verdiklerinde itaat etmekten başka bir seçeneğimiz de yoktur… Yoksa apaçık bir dalalete ve sapkınlığa sapmış ve isyan etmiş oluruz… Allah’a yani Kur’an’a, Resûl’e yani sünnetine tabi olma ve içimizdeki Ulu’l Emr’e -gerçek ilim ve içtihat ehli yöneticilerimize- itaat, imanımız gereğidir…
İlahi emre ilk isyan eden, enaniyet ve kibir gösteren İblis’tir… Bu nedenle İlahi rahmet ve huzurdan ebediyen kovulmuş ve kâfirlerden oluvermiştir…
“Ey iman edenler! Size hayat verecek şeylere sizi çağırdığı zaman, Allah’a ve Resulû’ne icabet edip (emirlerine uymalısınız)” (Enfal: 24)
“Allah ve Resulû, bir işe hükmettiği (bir konuda karar verdiği) zaman, mü’min bir erkek ve mü’min bir kadın için, artık o işte kendi isteklerine (ve beklentilerine) göre (başka görüşleri)seçme ve tercih hakkı yoktur, olamaz! Kim Allah’a ve Resulû’ne isyan ederse (Ayet ve hadislerin açık hükümlerini çiğner ve kendi keyfince te’vil edip tersine çevirirse), işte gerçekten o, apaçık bir sapkınlıkla sapmıştır.” (Ahzap: 36) ayetlerini hiç unutmamalıyız…
“Ey iman edenler! Allah’a itaat edin (Kur’an’a uyun), Peygambere (sünnetine tabi olun), ve sizden olan “Ulu’l- Emr’e” (inandığınız gibi Hakk ve hayır üzere sizi yönetenlere, gerçek ilim ve içtihat ehline) de itaat edin. Eğer herhangi bir hususta anlaşamayıp çekişirseniz, onu hemen Allah’a (Kur’an’a) ve Resulû’ne (sünnete) arz edip (bunlara göre hüküm verin.) Şayet Allah’a ve ahirete inanıyorsanız bu sizin için daha hayırlı ve netice olarak daha güzeldir.”(Nisa: 59)
“Ve Biz bütün meleklere: “(O halde şimdi) Âdem’e secde edin (onun üstünlüğünü kabullenin)” demiştik. Onlar da hemen secde etmişlerdi. Yalnız İblis diretmiş, kibirlenmiş ve kâfirlerden (inatçı ve inkârcı nankörlerden) olup (gitmişti).” (Bakara: 34) uyarılarından korkmalıyız.
Çok şükür Allah’ın avnü inayetiyle Milli Çözüm olarak bugüne kadar her daim Hakk’ı savunup doğru sözden, onurlu izden ayrılmadığımız, sadece Allah’ın ayetlerine, Hadis-i Şeriflere, icma-i ümmet ve Erbakan Hocamızın öğretilerine dayandığımız ve nefsi bir beklenti için değil, her yazımızda, makalemizde ve şiirlerimizde yalnız Allah’ın rızasını aradığımız ve yalnız O’na ibadet edip, sadece O’ndan yardım istediğimiz ve yalnız Allah’tan korkup O’ndan sakındığımız için Allah bizim amellerimizi ıslah edip düzeltir, günahlarımızı bağışlar, her zorluktan bir çıkış yolu verir, hiç ummadığımız cihetten rızıklandırıp ve bizlere büyük bir mutluluk ve başarı verip “Fevz-i Azim’e” ulaştırır… Ve ayrıca, Hakk’la Bâtıl’ı birbirinden ayıran “Furkan” nasip eder inşaallah… Bu büyük mutluluk ve başarı için çektiğimiz sıkıntıları abartanlara kulak asmayınız!
“Ey iman edenler, Allah’tan korkun (kendinize çekidüzen verin) ve (her konuda mutlaka)doğru söz söyleyin. Ki (Allah) amellerinizi (karşılıklı muamelelerinizi) ıslah edip (iyileştirip düzeltsin) ve günahlarınızı bağışlayıp (kötülüklerinizi gidersin. Çünkü yalancılık, mahrumiyet ve mahcubiyet; doğruluk ise hayır ve berekettir.) Kim Allah’a ve Elçisine itaat ederse, artık o en büyük kurtuluşla huzura ve başarıya erişmiştir.” (Ahzab: 71-72)
“Ey iman edenler! Eğer Allah’tan korkarsanız (küfür ve kötülüklerden sakınıp iyiliklere yapışırsanız, haram ve haksızlıklardan kaçınıp hayırlara çalışırsanız), O size (Hakk’ı bâtıldan, doğruyu yanlıştan, yararlıyı zararlıdan, mü’mini münafıktan ayıran) furkan (feraset ruhu ve hidayet şuuru) verir, kötülüklerinizi örter ve sizi bağışlar. Çünkü büyük fazilet sahibi (olan)Allah’tır.” (Enfal: 29)
“Kim Allah’tan korkup (haksızlık ve ahlâksızlıktan) sakınırsa (ve Rabbine güvenip sığınırsa, Allah) ona (her türlü darlık ve zorluktan kurtulacak) bir çıkış yolu açacaktır. Ve onu hesaba katmadığı (hiç ummadığı) bir yönden rızıklandıracaktır. Kim de Allah’a tevekkül ederse, O, kendisine kâfidir (onu asla sahipsiz bırakmayacaktır). Elbette Allah, Kendi emrini yerine getirip amacına ulaştırandır. Allah, her şey için bir ölçü koyup (geçerli) kılmıştır. (O her konuyla ilgili bir miktar ve mikyas=tartma ve kıyaslama ayarı yaratmıştır.)” (Talak: 2-3) ayetlerini kulaklarımıza küpe yapmalıyız.
Uğraştığımız Cihad ibadetinin değerini, Cenab-ı Zül Celal Hazretleri bizlere bildirmek için öyle göstermelik hayır hasenat işleri değil, bilakis “Hacılara su dağıtmayı ve Mescid-i Haram’ı onarmayı” bile cihada denk kılmamıştır… Allah yolunda mallarıyla ve canlarıyla cihad edenlerin, dünya ve ahiret kurtuluşa ve mutluluğa erişeceğini, Allah’ın rızası ve Rıdvan şerefine ve ebedi nimetlerle dolu cennetine mazhar olacağını haber buyurmuşlardır…
Bunun yanında; İslam’a karşı, inkârı sevip tercih edenleri ise;
– Yani; İslam Birliği için değil, AB’ye girmek için çırpınanları…
– Faizi ve Fuhşu yaygınlaştıranları…
– Kumarın ve şans oyunlarının daha rahat oynanması için kanun çıkaranları…
– Bu haksız ve ahlaksız düzeni yürütenlere ve değiştirme gayreti göstermeyenlere fetva uyduranları…
– Ve bunları destekleyip, arka çıkanları…
Ve onları dostlar (veli-yönetici) edinip savunanları “zalim” saymıştır.
Ve Cenab-ı Hak, dünyalık bütün tutkuları sayarak (eş-çocuk-akraba-mal-ticaret-evler), bunlar şayet Allah ve Resulû’nden ve O’nun yolunda cihad etmekten daha sevimli ise, Allah’ın fasıklar topluluğunu hidayete ulaştırmayacağı konusunda uyarmışlardır…
“(Göstermelik hayır dağıtmaktan ve reklâm amaçlı cami yaptırmaktan öte) Hacılara su dağıtmayı ve Mescid-i Haram’ı (Beytullah’ı) onarmayı (bile), Allah’a ve ahiret gününe iman edip (sevabını sadece O’ndan umarak) Allah yolunda cihad edenin (yaptıkları) gibi mi saydınız? (Cihatla diğer hayırları bir tutmakla aldanmaktasınız. Bunlar) Allah katında asla bir olmazlar. Allah (Hakk hâkim olsun ve insanlar huzura kavuşsun diye, yapılması farz olan cihadı terk ederek) zulmeden bir topluluğu hidayete ulaştırmayacaktır.” (Tevbe:19)
“İman edenlerin, hicret edenlerin ve Allah yolunda mallarıyla ve canlarıyla cihad edenlerin, Allah katında büyük dereceleri vardır. İşte (asıl) ‘kurtuluşa ve mutluluğa’ erenler bunlardır.” (Tevbe: 20)
“(Hak ve adalet hâkim olsun ve insanlar huzur bulsun diye cehdü gayret sahipleri var ya;)Rableri onlara Kendi katından bir rahmeti, bir hoşnutluk (Rıdvan) şerefini ve onlar için, kendisinde sürekli bir nimet bulunan cennetleri müjdeleyip (hazırlamıştır.)” (Tevbe: 21)
“Orada ebedi olarak kalacaklardır. Elbette en büyük mükâfat, şüphesiz Allah katındadır.” (Tevbe: 22)
“Ey iman edenler! Eğer imana (ve İslam davasına) karşı inkârı (ve din düşmanlarını)sevip tercih ediyorlarsa, babalarınız ve kardeşleriniz bile olsa, onları dostlar (veli-idareci-yönetici) edinip (başınızda) tutmayın! Sizden kim onları (hâlâ) dostlar edinirse, işte asıl zalim onlardır.” (Tevbe: 23)
“(Ey Habibim) De ki: “Eğer babalarınız, çocuklarınız, kardeş ve arkadaşlarınız, hanımlarınız, kavm-ü kabileniz-hısım akrabanız, kazanıp yığdığınız mallarınız, bozulmasından ve azalmasından korktuğunuz ticaret ve tezgâhınız (memuriyet ve meslek sahanız), pek hoşlandığınız evleriniz (ve villalarınız)… Şayet (bütün bunlar) size Allah’tan ve Resulûnden ve O’nun yolunda cihat etmekten daha sevgili ve kıymetli ise (bütün bunları kaybetmeyeyim korkusuyla cihadı ve Hakk davayı terk ediyorsanız); o halde Allah (zillet ve esaret) emrini getirinceye kadar bekleyip gözleyin bakalım… Çünkü Allah (cihadı terk eden)fasıklar topluluğunu asla hidayete (ve selâmete) ulaştırmayacaktır.” (Tevbe: 24) ayetlerini nefsimize hitaben sık sık okumalıyız.
Bununla birlikte Milli Çözüm olarak “Zikri” yani Kur’an’ı; Onun hayat kaynağı hüküm ve haberlerini, nimet ve hikmetlerini düşünmeleri için Ahmet Hocamızın bizlere ve tüm insanlığa sunduğu en büyük hizmetlerinden biri de “Rabbani Yaklaşım ve Anlayışımızla Yüce Kur’an’ın Manası ve Mesajı” Türkçe Meal-i Kerim’ini hazırlamasıdır… Devamını okumak için tıklayınız.