İSLAM’DA MEHDİ VE MESİH KAVRAMLARI ve Bu Umut ve Heyecan Kaynaklarını Kurutma Çabaları

717
Paylaş:

26 Şubat 2019

İslam düşmanı Siyonist ve Emperyalist odaklar, kendi zulüm ve sömürü sistemlerini yıkacağı kuşkusuyla; “Mehdiyet, Mesihiyet, İslami hâkimiyet ve galibiyet” haberleriyle ilgili rivayetlerin “uydurma ve asılsız” olduğunu yaymak ve mü’minlerin bu umut ve heyecan kaynağını kurutma yoluna başvurmuş ve çeşitli vaat ve vasıtalarla, kiralayıp güdümlerine aldıkları sözde din adamları ve ilahiyatçılar üzerinden bu kanaati yaygınlaştırmaya çalışmışlardır. Amaçları; Müslümanları köreltip, köleliğe zorlamaktır.

Bazı münafıklar ve marazlı Hoca takımı ise; kurdukları istismar ve suistimal saltanatlarını yıkacağı, gerçek ve örnek İslam’ın ortaya konulmasıyla, kendi sahtekârlıklarının ve satılmışlıklarının ortaya çıkarılacağı korkusuyla, “Mehdiyet ve Mesihiyet’le ilgili Hadis ve haberleri” inkâr yoluna sapmışlardır.

Bu arada; birtakım tarikat şeyhi veya cemaat lideri de, kendilerinin beklenen Mehdi ve Mesih oldukları kanaatini yayıp riyakârlık yaparak, safdil ve gafil insanları sömürü halkalarına bağlamakta, dış odakların ve din düşmanlarının şeytani amaçlarına hizmet sunmaktadırlar. Bağlılarını, imani mesuliyet ve İslami gayret ve cesaretten uzak; kof ve kolaycı beklentilerle avutup oyalayan bu tipler, Deccal’in ve Süfyan’ın gönüllü ve kiralık elemanları konumundadırlar.

Oysa Hz. Peygamber Efendimiz bir Hadis-i Şeriflerinde: “Başında Benim bulunduğum, sonunda İsa bin Meryem’in, ortasında (sondan önce) Mehdi’nin bulunacağı bir ümmet helâk olmaz.” buyurmuşlardır. (Nesei, Ebi Nuaym)

Hz. Mehdi’nin hizmetleri öylesine önemli ve büyüktür ki, rivayetlerde Onun hilafetinden sadece insanların değil, bütün yer ve gök ehlinin memnun olacağı vurgulanmıştır. Tavus-u Yemenî gibi bazı İslam büyükleri, Onun zamanında yaşamayı çok arzulamışlardır. Şu gerçeği unutmayalım ki; İslam’ı, sadece ahiret diniymiş gibi görmek veya göstermek, bu yüce dini tanımamaktır. Bütün Peygamberlerin sadece ahiret işlerinde değil, dünya işlerinde de insanlığa rehber oldukları gibi, Hz. Mehdi’nin de maddi ve manevi her konuda rehberlik yapacağı, ıslahatını her sahada yaygınlaştıracağı anlaşılmaktadır. Evet, Hz. Mehdi vazifesini sadece imanı tahkim ve takviye sahasında değil; saltanat, hilafet, sosyal hayat ve cihat gibi hayatı kuşatan her konuda yürütmüş olacaktır.

Hz. İsa AS’ın yeniden nüzulü ve zuhuru da Hak’tır!

Said ibnu’l Müseyyeb, Ebu Hureyre (RA)’den şöyle dediğini işitmiştir: “Nefsim elinde olan ALLAH’a yemin ederim ki, muhakkak ileride Meryem oğlu İsa sizin içinize adaletli bir hakem olarak inecektir. O zaman O, salibi (Haçı) kıracak, domuzu (yeme adetini) öldürüp (yasaklayacak), cizye vergisini kaldıracaktır. Onun döneminde mal o kadar çoğalacak ki, sadaka ve ikram kabul edecek hiçbir kimse kalmayacaktır. Nihayet bir tek secde, dünya ve dünyadaki her şeyden daha hayırlı olacaktır.” (Müslim-Buhari)

Bunun ardından Ebu Hureyre (RA) şunları hatırlatmıştır: “İsterseniz şu ayeti okuyunuz: Andolsun Kitap Ehlinden, (Hz. İsa yeniden gelip, Deccalizmi devirdikten sonra)ölmeden önce O’na (haklılığına ve Allah’ın zafere ulaştırdığına) inanmayacak kimse yoktur. Kıyamet günü, O da onların (inkârcı Yahudi ve Hristiyanların ve Müslüman geçinen münafıkların) aleyhine şahit olacaktır.” (Nisa: 159)

Nuru’l-Ebsar müellifi Said Bin Cübeyr: “Müşrikler hoşlanmasalar da, Allah bu dini bütün dinlere üstün kılacaktır.” (Tevbe: 33) ayetinin tefsirinde “dini üstün kılacak kişinin Hz. Fatıma’nın çocuklarından Hz. Mehdi olduğunu” açıklamıştır. Bunun, “O İsa’dır (AS)” diyenlerin sözleriyle de çelişkili olmadığını, zira Hz. İsa’nın, Hz. Mehdi’nin proje ve hedeflerini tamamlayacağını hatırlatmıştır. (Nurül Ebsar, sh:186)

Hz. Mehdi; mücahid, müceddit ve müctehid olduğu içindir ki, aynı zamanda dönemine İslam’ın damgasını vuracaktır. İslam’a yöneltilen hücumları etkisiz kılacak, Şeriat-ı Muhammediyeyi ve Sünnet-i Seniyyeyi ihyaya çalışacaktır. Hz. Aişe Validemizin rivayet ettiği bir Hadis-i Şerifte, bu husus açık açık anlatılır: “Benim vahiy üzere mücadele yaptığım gibi, Mehdi de sünnetim ve sistemim üzere mücadele yapacaktır.” (Ikdü’d-Dürer, Varak: 5b)

Hz. Mehdi, mücadelesini, hem bütün mukaddesleri inkâr fikriyle ortaya çıkan büyük Deccal’a ve Siyonist odaklara; hem de İslam’a ve Kur’an’a savaş açan; dinsiz, yalancı ve din istismarcısı İslam Deccalı Süfyanlara karşı yapacak, bu mücadeleler sonucunda sadık takipçileri onların etkinliğini kıracak ve tahribatlarını tamire başlayacaktır.

Bediüzzaman da, Hz. Mehdi’nin, dindar geçinen din istismarcısı Süfyan komitesinin rejim-i bid’akârânesini tamir edeceğini belirterek, Mektûbât isimli eserinde; bu görevin kaba kuvvet ve güç kullanmakla değil, ıslahat ve tamirat yoluyla olacağını vurgulamaktadır. Bununla ilgili Müslim’deki Hadisin sonu şöyle bağlanmaktadır: “İşte O mü’min (Mehdi), âlemlerin Rabbi katında insanların şehadet bakımından en büyük olanıdır.” (Buharî, Fiten: 27; Müslim, Fiten: 112)

Başka bir rivayette ise, Hz. Mehdi’nin Süfyan’la ilgili mücadelesi şöyle aktarılmıştır:

“Süfyan’la Mehdi, yarışa hazır iki at gibi ortaya çıkacaktır. Kâh Süfyanî galip gelir, kâh Mehdi. (Ama zafer Mehdi’nin ve takipçilerinin olacaktır.)” (Nuaym bin Hammad, Kitabü’l-Fiten: Varak: 76a; el-Burhan, v. 92a.)

İşte (Müslüman ve dindar geçinen) ehl-i nifakın başkanı olan ve (dünyalık hırsı ve din istismarıyla) Şeriat-ı İslamiyeyi tahribe çalışan bu müthiş şahsın (Süfyan’ın) meydana getirdiği münafıkâne cereyanı, Âl-i Beyt-i Nebevî’den olan Hz. Mehdi (ve şakirdleri) öldürüp dağıtacaktır. (Bediüzzaman, Mektubat sh. 56)

Bediüzzaman’ın belirttiğine göre Süfyan;

“Yedi yüz sene müddetinde İslamiyet’in ve Kur’an’ın elinde şeref-şiâr, bârika-asa bir elmas kılınç olan Türk milletini ve Türkçülüğü, muvakkaten İslamiyet’in bir kısım şeâirine karşı istimal etmeye çalışır. Fakat muvaffak olmaz, geri çekilir. ‘Kahraman ordu, dizginini onun elinden kurtarır.’ diye rivayetlerden anlaşılıyor.” (Şualar sh: 515)

“Rahmet-i İlâhiyeden ümit kesilmez. Çünkü Cenab-ı Hak, bin seneden beri Kur’an’ın hizmetinde istihdam ettiği ve Ona bayraktar tayin ettiği bu (Müslüman Türk) vatandaşların muhteşem ordusunu ve muazzam cemaatini muvakkat arızalarla perişan etmez. Yine o nuru ışıklandırır ve vazifesini idame ettirir.” (Mektubat: 327)

Cihada kalkıştığında, sağlığında ve vefatında Hz. Mehdi’nin etrafında toplanan sadıkların sayısı oldukça azdır. Ama ihlaslıdırlar, fedakârdırlar, sebatkârdırlar. Yılmak bilmeyen bir azim, korku bilmeyen bir cesaret, ender rastlanan bir feragat ve fedakârlık içerisinde çalışırlar. Evet, onların seçkin ve samimi olanlarının sayıları Bedir Ashabı, yani 313 kişi kadar olup, Talut’la nehri geçenler kadar az, kalpleri uzlaşmış, şehit düşenlerine üzülmeyen, kendilerine katılanlara sevinmeyen kimselerden oluşacaktır. Onlar Allah yolunda kınayanın kınamasından, dedikodusundan korkmayanlardır. Hz. Ali’nin belirttiğine göre, bu insanlar Din ve dava uğrunda hiçbir şeyden sakınmayan, hiçbir menfaate de satılmayan kahramanlardır. Azdırlar, ama bir ordu kuvvetinde etkili olacaklardır. Güç ve kuvvetlerini ihlas, sadakat ve tesanüdden alırlar. Onun için “Ne kadar da az olsalar, mânen bir ordu kadar kuvvetli ve kıymetli sayılırlar.” “Nice az topluluk vardır ki, Allah’ın izniyle çok topluluğa galip gelir.” (Bakara: 249) ayetinin muhatabıdırlar.

İhlası esas alan, ihlasla zerrenin güneşler kadar büyüyeceğine inanan bu samimi insanlar, Süfyanizmi yıkmada zorlanmayacaklardır. Arap değil, diğer milletlerden olacak bu yardımcılar (Kıyamet Alametleri sh: 169) her zalime ve hainler ekibine galip gelecek ve muzaffer olacaklardır. Demir gibi kalplere sahip bu insanların diğer önemli bir özellikleri de, geceleri âbid, gündüzleri de mücahid olmalarıdır. (Kitabül Burhan sh: 57)

Mehdi’nin ordusu zaman zaman darbelere uğrayacak, çok çetin sıkıntılarla karşılaşacak, hayatına ve rahatına düşkün, mal ve makam hırsı taşıyanlar, çeşitli sebeplerle kendisinden ayrılacaktır. Ama onlar buna aldırmayacak, ayrılanlar da, saldıranlar da, sadıkları Hak yoldan alıkoymayacaktır. Onlar kendilerinden ayrılanlara rağmen, muzaffer olarak yoluna devam edip Allah’ın izniyle başarıya ulaşacaklardır.

Mevdûdî’nin: “Çok korkarım ki, Hz. Mehdi’nin getireceği yeniliklere karşı ilk feryadı basanlar; ulema ve sofîler olacaktır. Çünkü Hz. Mehdi, onların istismar saltanatlarını sarsacak ve gerçek ayarlarını ortaya koyacaktır. Evet, Hz. Mehdi; ne yazık ki, Süfyan’ın engellemeleriyle kalmayacak, bir kısım hocaları da karşısında bulacaktır. Taklitçi ve işbirlikçi Din alimleri Ona düşmanlık yapacaktır.” (Bak: İslam’da İhya Hareketleri) tespitleri oldukça ufuk açıcıdır.

Her şeyin ters yüz edildiği, zulmün başına adalet külahının geçirildiği bir zamanda ruh dünyası kararan insanlık; Hak’kı ve adaleti tesis edecek bir kurtarıcıyı her zamankinden daha çok aramaya başlayacaktır. Resulûllah’ın yolunda ve O’nun tarzında bir insanın âleme rehber olup öne çıkmasını, problemlerine çözüm bulmasını, zulme son verip sulh ve sükûnu temin ve adaleti hâkim kılmasını arzulayacaklardır. İşte Hz. Mehdi böyle bir zamanda çıkacak, zulümle dolan yeryüzünü tekrar adaletle dolduracak projeler ortaya koyacak. (Ebu Davut, Mehdi Kitabı) Takipçileri işleri düzene sokacak (Buhari, Kitabül Fiten) ve insanları Hak’ka ve hayra ulaştırıncaya kadar mücadeleden usanmayacaklardır.

İşte Hz. Mehdi zamanında; Asr-ı Saadet’te olduğu gibi, kirlenmiş kafalar ve küllenmiş duygular yeniden bir bir tomurcuklanıp, çiçek açacaklardır. Bu huzur ve barış döneminin en göze çarpan özelliklerinden biri de, rivayetlerde belirtildiği gibi bolluk ve bereketin artması ve yaygınlaşmasıdır.

Ebû Saidi’l-Hudrî’den rivayet edilen bir Hadis-i Şerifte ise, Mehdi dönemindeki bolluk ve refahtan söz edilirken şöyle buyurulmaktadır:

“Benim ümmetim Onun (Mehdi’nin ve İsa Mesih’in) döneminde öylesine bir refaha ulaşacaktır ki, o güne kadar benzerine asla rastlanmamıştır. O kadar ki, yer bütün ürünlerini dışarı çıkaracak, insanlardan hiçbir şey saklamayacak, mal da o gün oldukça artacaktır. Bir adam kalkıp, ‘Ey Mehdi, bana da ver!’ dediğinde, Mehdi de ‘Al!’ deyip ihtiyacını karşılayacaktır.” (İbnü Mace, Kitabül Fiten)

“Ümmetim Onun zamanında benzerine rastlanmamış derecede nimetlere kavuşacaklar, gök bol bol yağmurunu yağdıracaktır. Yer de bitki ve mallardan hiçbir şey saklamayacak (yani yeraltı zenginliklerini insanların faydasına sunacaktır.) Onun döneminde yeryüzü hazinelerini dışarı fırlatacaktır. Hayvan sürüleri de fazlalaşacaktır.(Müstedrek, 4: 558)

Batılılarca kaleme alınan İslam Ansiklopedisinde de, Macdonald, Hz. Mehdi zamanındaki bu bolluğu şöyle anlatmıştır: Müslümanlar Onun şeriatini takip ederek, benzerini asla görmedikleri bir refaha erişeceklerdir. Yer bütün meyvelerini verecek ve gökler yağmurlarını indirecek, gümüş ve kâğıt para ayaklar altına serilecek, hesap bile edilmeyecektir. Bir kimse her kalkışında, ‘Ey Mehdi! Bana ver!’ diyecek, O da, ‘Al!’ cevabını verecektir. Elbisesinin eteğiyle taşıyabileceği her şeyi adamın önüne dökecektir.” Bunu Müslim-i Şerifin rivayet ettiği şu Hadis-i Şerif de desteklemektedir:“Ümmetim kaybolmaya yaklaşınca, saymaksızın servetler saçan bir halife gelecektir.” (Bak: Macdonald; Mehdi, İslam Ansiklopedisi, 7. cilt, sh. 478) Bu bolluğun sebebini, teknolojinin geliştiği ve tohum ıslahı ile tarımda üretimin kat kat ziyadeleştiği günümüzde anlamak zor olmasa gerektir.

Mehdiyet Devrimi ve Dünya Hâkimiyeti Müjdeleri Hak’tır.

İmam-ı Rabbanî, Mektûbât’ında Peygamberimizin bir Hadislerinden bahseder. BuHadis-i Şerife göre Peygamberimiz, yeryüzünün dört meliki bulunduğunu, bunlardan ikisinin Müslüman, ikisinin de kâfir olduğunu, Müslüman olanların Hz. Zülkarneyn’le Hz. Süleyman, kâfir olanlarının da Nemrud’la, Buhtunnasr olduğunu bildirmiştir. Beşinci olarak da yere Ehl-i Beytinden birinin, yani Hz. Mehdi’nin hâkim olacağını zikretmiştir. (Mektubat. C. 2, Sh: 251) Konuyla ilgili başka bir Hadis-i Şerif de şöyledir: “Mehdi, tıpkı Zülkarneyn ve Süleyman (AS) gibi bütün dünyaya hükmedecektir.” (El-Kavlül Muhtasar Sh: 32)

Hadis-i Şerifte, Hz. Mehdi’nin Zülkarneyn’e benzetilmesi de oldukça ilginçtir.

Hz. Mehdi ve takipçileri, anarşi ve teröre karşı da en büyük bir sedd-i Zülkarneyn gibidir. Tarihin çeşitli devirlerinde anarşi ve fesat kaynağı olmuş, Deccalizm’in hâkimiyet kurmaya çalıştığı asrımızda Büyük Deccal’a çanak tutarak fitne ve fesat kazanlarını kaynatmaktan geri kalmayan Ye’cüc ve Me’cüc misali PKK, DAEŞ ve benzeri terör örgütlerinin kökleri kurutuluverecektir.

Biraz da; Hz. Süleyman’la, Hz. Mehdi’nin münasebetleri üzerinde durmamız gerekir. Kuşların dilini bilecek derecede ilim sahibi, cinlere hükmedecek seviyede yaratıklara hâkim, bakırı eritip kazanlar döktürecek ölçüde sanayici, muhteşem saraylar yaptıracak kadar teknoloji ve mühendislikle bilgili, Kur’an’ın; “Ne güzel (bereketli ve becerikli) bir kuldur o!”(Sad Suresi: 30. Ayet) diye tavsif ettiği Hz. Süleyman, sadece bir kısmını saydığımız bunca büyük nimete nasıl erişmişti?

Hz. Süleyman bütün bu nimet ve faziletleri şu duasıyla elde etmişti: “Ya Rabbi, beni bağışla. Ve benden sonra kimseye nasip olmayacak bir hükümranlık ver. Şüphesiz ki Sen, pek çok lütuf ve ihsan sahibisin.” (Sad: 35) Ve Allah, onun duâsını kabul etmişti; Çünkü“Şüphesiz o, Allah’a yönelmiş bir kimseydi.” (Sad: 30) Hz. Süleyman Rabbinden bunca nimeti istemişti, ama hepsine şükür gözlüğüyle bakmayı, “tefekküre vesile” yapmayı da ihmal etmemişti. (Sad: 32)

İşte onun kendini Allah yoluna bu adamışlığı, onu emsali görülmemiş bu ihsanlara eriştirmişti. O, artık yeryüzüne hükmü geçen bir yöneticiydi. Son derece adaletliydi. Zalimlerin korkup çekindiği, mazlumların şefkat meleği idi. Daima Hak’kın, haklının yanında yer almış, ezileni kaldırmış, ülkesini ve çevresini sulh ve sükûna kavuşturmuş bir Nebiydi. Hz. Süleyman, zenginliğin, bolluğun sembolü haline gelmişti. Ülkeyi baştan sona imar etmişti. Kırk yıllık hükümranlığı esnasında, kurda kuşa varıncaya kadar herkesi huzura erdirmiş, mutlu bir hayat sürmelerini sağlayıvermişti.

İşte, Hz. Süleyman’la (AS) Hz. Mehdi arasında bir kısım benzerlikler dikkat çekmekteydi:

Devamını okumak için tıklayınız.

    Güncel makalelerimizden istifade etmek istiyorsanız lütfen aşağıdaki kutuya e-mail adresinizi yazarak bize gönderiniz.

    Bu makaleyi sesli olarak da dinleyebilirsiniz.