Donald Trump Kâhyalığa Bir Yıl Önce Atanmıştı

976
Paylaş:

ABD’de BAŞKAN’ların, aslında Yahudi Lobilerinin 8. Sınıf KÂHYA’ları olduklarını ve o koltuğa kimin oturtulacağının aylar öncesinden saptandığını, bazı Amerikalı insaf ehli ve cesaretli siyaset ve strateji uzmanları bile yazıp konuşmaktaydı. Ama maalesef uzaktan kumandalı robotlara çevrilen bütün dünya, kimin kazandırılacağı ve kimlere hizmet sunacağı aylar, belki de yıllar öncesinden saptanmış olan ABD seçim sonuçlarıyla oyalanıp durmaktaydı. Koca koca Profların, yazar ve yorumcuların, deve bile güdemeyen devlet adamlarının kimi şoktaydı, kimisi de halâ şaka sanmaktaydı. Oysa Amerika’daki (ve maalesef dünyadaki) seçimler ve demokrasi, aslında Siyonist odakların gizli diktasını ve işbirlikçi kâhyalarını, halka onaylatma ve “Başkanımızı biz seçtik!” havasıyla halkı avutup oyalama senaryolarıydı… Ama elbette bu tiyatro, oldukça ciddi ve gerçekçi bir rolle oynanmaktaydı. Hatırlayınız; Müslüman babalı ve Yahudi analı siyahi Barak Hüseyin Obama Başkan seçildiğinde de, özellikle bizim İslamcı kesimde, ne kerametler ve ne beklentiler gündeme taşınmış ve aylarca tartışmışlardı. Şimdi beyaz Clinton pancarıyerine kırmızı Turp kazanmış diye hayalleri yıkılanlar yanında, Abdurrahman Dilipak gibi umut ışıkları parlayanlar bile vardı. Çünkü bu zerzevat zevata göre, Fetullah Gülen bütün yatırımını Bayan Clinton’a yapmıştı, ama şimdi Trump kazanınca ona kimse sahip çıkmayacaktı!?

Dilipak: “Kaç Gülen kaç, Trump geliyor!” başlığını atmıştı!

“Kaç Gülen kaç! Sizinkilerin ve Demokratların gözünde de “Kifayetsiz muhteris” Trump geliyor. Bu arada, Ankara’daki ABD büyükelçisi de hukuk dışı darbe girişimi sorumlularının iade edileceği sinyalini verdi hemen seçim sonrası… Gülen tası tarağı toplayıp Merkelland’a gitmeli. Orada ABD de var, İngiltere de, Fransa da, Vatikan da var orada İsrail de! Trump biraz bizim Jetpa’ya benzemiyor mu? Trump “Yeniden büyük Amerika”dan söz ediyor. Bu slogan Erbakan’ın değil mi?.. Ha! Bu arada Demokrat listeden bir de başörtülü milletvekili seçildi… Bu seçimlerde ABD’nin 59 büyük Media’sının 57’si Trump’a karşı idi.. Sanatçılar da öyle.. Bu seçimde Media saltanatı da yerle bir oldu… Clinton kaybetti. Rothchild, NYT, CNN, Holywood da kaybetti. ABD yeni bir 11 Eylül yaşayabilir. Derin Amerika’nın bu sonuçlar karşısında ne yapacağını bu arada göreceğiz. Rothchild’in yeni merkezi Nevada Demokratların ama Pensilvanya Trump’ın. Seçim sonuçları Türkiye açısından ayrı bir öneme sahip. Hem İslamifobia, hem bölge siyaseti, hem de Fetullah Gülen’in akıbeti, bir şekilde seçim sonuçları ile bağlantılı. Ve tabii, NATO’nun geleceği, BM’nin geleceği de bu sonuçla ilgili”[1] diyen Dilipak acaba bu denli sığ akıllı ve kısır anlayışlı mıydı, yoksa AKP tabanını umutlandırma ve avutma hesaplı mıydı?

Yetmez Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın Muhterem Üstadı Kadir Mısıroğlunun başyazar olduğu Yeni Söz gazetesi, ABD’deki Başkanlık yarışını Donald Trump’ın kazanmasını “Ehven-i şer kazandı” başlığıyla aktarmıştı. Gazetenin haberinde Donald Trump’la ilgili Zenci ve Müslüman düşmanı Klu Klux Klan üyesi bir babanın oğlu olmasına rağmen Trump, Obama gibi münafık bir kişilik değil” ifadelerini kullanması, bunların aklını ve ayarını ortaya koymaktaydı.

“Alman kökenli olmasına rağmen Almanya’nın desteklemediği Trump’ın Türkiye ve Rusya ile iyi ilişkiler kurması bekleniyor” denilen haberde, “Emlak kralı, Kalvinist, Presbiteryen olan yeni ABD Başkanı, Amerikan sisteminden rahatsızlık duyan orta ve alt sınıfın oylarını alarak seçildi” ifadeleri yer almıştı. Anlaşılıyor ki Abdurrahman Dilipak’ın da, Kadir Mısırlıoğlu’nun da kulağına aynı merkezler, aynı şeyleri fısıldamıştı.

ABD Başkanlık seçimleriyle birlikte kongre seçimleri de yapılmıştı. Kongre’yi oluşturan Temsilciler Meclisi’nin tamamı ile Senato’nun üçte biri yenilenmiş durumdaydı. Bu seçimlerde Cumhuriyetçi partili adaylar hem Temsilciler Meclisi’nde, hem de Senato’da çoğunluğu sağlamayı başarmıştı. Cumhuriyetçi parti, Senato’daki 100 sandalyeden 51’inin, 435 üyeli Temsilciler Meclisi’nde de 236 sandalyenin sahibi olmuşlardı.

ABD Başkanı seçilen Cumhuriyetçi parti adayı Donald Trump, zaferini ilan etmesinin ardından yaptığı konuşmada, Demokrat parti adayı Hillary Clinton’ın kendisini aradığını ve zaferini kutladığını açıklamış ve Clinton’a müteşekkir olduklarını vurgulamıştı. Birlik ve dayanışma çağrısı yapan Trump, “Tüm ABD halkının Başkanı olacağım, bizi desteklemeyenlerin de tavsiyelerini dinleyeceğiz” diyerek “Amerikan rüyasını” yeniden yaratacağını söyleyen Trump, “Kentlerimizi düzelteceğiz, altyapımızı güçlendireceğiz, bununla milyonlarca kişiye istihdam sağlayacağız. ABD için büyük bir ekonomik planımız var; ekonomik büyümeyi iki katına çıkaracak, en kuvvetli ekonomi olacağız” diye hava atmıştı. Düşmanlık yerine işbirliğini tercih edeceğini vurgulayan Trump,“Bizimle anlaşmaya niyetli her ulusla anlaşacağız. Uluslararası topluma herkese karşı adil olacağımız mesajını veriyoruz; düşmanlık yerine ortak paydada buluşma arayışındayız” ifadelerini kullanıp ABD’ye boyun eğmeyen ülkeleri ezeceği mesajını dolaylı biçimde vurgulayıp asıl ayarını kusmuşlardı.

ABD’de yapılan 58. Başkanlık seçimlerini sürpriz bir şekilde kazanarak ülkenin 45. Başkanı seçilen Cumhuriyetçi Trump, dış politika önerilerini “ABD liderliğini yeniden inşa etmek” olarak açıklamıştı. Amerika’da Trump’ın seçim kazanması kadar dış politikada neler yapacağı da merakla tartışılmaktaydı. Rusya ile ilişkileri her alanda geliştirmekten yana olan Trump, Esad rejiminin en önemli askeri ve diplomatik müttefiki Rusya’nın, Suriye’de önünü açmak gerektiğini de 2015 yılında şöyle vurgulamıştı: “Rusya DEAŞ’tan kurtulmak istiyor. Biz de DEAŞ’tan kurtulmak istiyoruz. O zaman belki de bırakmalıyız ki, Rusya bu işin icabına baksın. Yani bırakalım onlar DEAŞ’tan kurtulsun.”Trump, bir ara DEAŞ’ı yok etmek için 30 bin ABD askerinin yeterli olacağını söylese de, ABD askerlerini Suriye’ye göndermeyi göze almamıştı. Zaten Trump, ABD’nin Ortadoğu’daki askeri varlığından da şikâyetçi olmaktaydı. Ona göre DEAŞ’ın ortaya çıkış nedeni de, ABD’nin bölgedeki müdahaleci politikalarıydı. Trump, Suriye’deki muhaliflerin silahlandırılmasına da karşıydı.

Yeni Başkan Trump’ın İsrail’e Övgüler Yağdırması!

İsrail’den Ortadoğu’daki tek demokrasi ve insan hakları savunucusu olarak bahseden ABD yeni Başkanı Donald Trump, İsrail’in çok sayıda insan için umut ışığını temsil ettiğini vurgulamıştı. ABD’deki Başkanlık seçimini kazanan Cumhuriyetçi Parti adayı Donald Trump, Filistin-İsrail müzakerelerinin doğrudan yapılmasından yana olduğunu hatırlatmış ve bazı kiralık Filistinli temsilcilerle Müslümanları aldatacaklarını açığa vurmuşlardı. İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu’ya yakınlığıyla bilinen “Israel Today” gazetesine açıklamalarda bulunan Trump, Filistin ile İsrail arasındaki barış görüşmelerinin uluslararası ara bulucular olmadan yapılmasından yanaydı. Trump, “Barış, tarafların kendi arasındaki görüşmelerle gerçekleşmeli, başkaları tarafından dayatılarak değil. İsrail ve Yahudi halkı bunu gerçekleştirecektir” ifadelerini kullanmıştı. Trump, “Ben, İsrail’i ve halkını seviyorum ve saygı duyuyorum. İsrail ve ABD’nin ifade özgürlüğü, ibadet özgürlüğü ve tüm vatandaşlarına hayallerini gerçekleştirme fırsatı vermesi gibi birçok ortak değeri bulunmaktadır. Bu nedenle iki ülke arasında ilişkilerin daha da geliştirilmesi lazımdır. İyi biliyorum ki İsrail, Orta Doğu’daki tek demokrasi ve insan hakları savunucusu ülke konumundadır. İsrail çok sayıda insan için umut ışığını temsil ediyor durumdadır” diyerek Siyonist ve işgalci İsrail’in hizmetçisi olacağını açığa vurmuşlardır. Ve hayret, Trump Türkiye’yi demokratik bir ülke saymamıştı!

Türk Yahudilerinin çıkardığı, Şalom Gazetesi’nde yazılmıştı:

Cumhuriyetçi aday Donald Trump ve Demokrat aday Hillary Clinton’un her iki damatları da Yahudi asıllıymış…  Trump’ın kızı Ivanka 35 yaşındaydı, kocası Jared Kushner, emlak devi Kushner Properties’ın CEOsu ve bir de The New York Observer Gazetesi’nin sahibi bulunmaktaydı. Yani etkili bir isim, New York’un güçlü Yahudi ailelerinden birine mensup bir insandı. Harvard mezunu ve Yahudi dinine sadık, dindar bir Siyonist olmaktaydı. Trump’ın kızı da din değiştirerek, Yahudiliğe geçmiş durumdaydı. Clinton’un kızı hepimizin gençliğini bildiği 38 yaşındaki Chelsea’nın kocası Marc Mezvinsky ise Eaglvale Partners adlı yatırım bankası ve Hedge fon kurucusu olarak tanınmıştı. Stanford mezunu ve kayınbabası Bill Clinton gibi Oxford mastırlıydı… Diğer damada göre daha az dindar gözükse de Sinagog’a giden bir Yahudi olmaktaydı.

Trump’ın damadının babası Charles Kushner bir avukat ve Trump gibi emlak kralıydı. 2005’te illegal kampanya desteği, vergi kaçırma ve kayınbiraderini seks kasetiyle ifadesini değiştirmeye zorlamaktan iki sene hapis yatmıştı! Clinton’ın damadına geldiğimizde de durum farksızdı. Damadın hem babası (80’lerde) hem de annesi (90’larda) Demokrat milletvekili olarak Kongre’de görev almışlardı. Baba Mezvinsky 2003 senesinde 10 milyon $’a varan dolandırıcılıktan hapse mahkûm olmuş kalifiye bir hırsızdı.  Evet işte, dünyayı yönetmeye aday, süper güç ABD’nin Başkan adaylarının ikisi de kızlarını sabıkalı ve Yahudi asıllı iki adamın oğluna gelin olarak vermiş insanlardı.[2]

ABD Başkan Yardımcısı Joe Biden’ın: “Ben Siyonist’im”açıklaması!

ABD Başkan Yardımcısı Joe Biden, Dünya Yahudi Kongresi adlı kuruluşun galasında kendisinin de Siyonist olduğunu belirtmişti. Joe Biden, Dünya Yahudi Kongresi’nin New York’taki toplantısında, ABD Başkanlığı’na seçilen Donald Trump yönetiminde, Amerika-İsrail ittifakında herhangi bir “zayıflama” olmayacağını belirtmişti. Toplantıda kendisine siyasi Siyonizmin kurucusuTheodor Herzl Ödülü takdim edilen Biden, Siyonist olmaktan gurur duyduğunu söylemişti. ABD Başkan Yardımcısı Biden, 100’den fazla ülkede Yahudi cemaatlerini temsil eden Dünya Yahudi Kongresi adlı kuruluşun New York’taki Pierre otelde yapılan yıllık galasına katılarak ilginç bilgiler vermişti. Trump’ın Başkanlığı döneminde Amerika-İsrail ilişkilerine değinen Biden, “Trump yönetiminde ABD’nin İsrail’e verdiği destekte hiçbir azalma olmayacağını” ifade etmişti.

Biden bu konudaki açıklamasında “Trump yönetimi”ni kastederek şunları söylemişti: “Yeni yönetimde, İsrail-Amerika ilişkilerinde bir değişme beklentisi yersizdir. Böyle bir niyet olsa bile ki yoktur; Kongre ve Amerikan halkı bunun gerçekleşmesine hiçbir zaman izin vermeyecektir.”

Biden’in: “Ben Bir Siyonist’im, Siyonist Olmak İçin Yahudi Olmak Gerekmiyor!” ifadeleri bizdeki ahmakları şaşırtmıştı 

Biden yaklaşık 400 kişinin bulunduğu salondaki konuşmasında ayrıca, “Ben de Siyonist’im, Siyonist olmak için Yahudi olmak gerekmiyor” diyerek Hıristiyan asıllı pek çok insanın Siyonist emellere hizmet ettiğini dile getirmişti. Biden’a gecede siyasi Siyonizm’in kurucusu olarak bilinen “Theodor Herzl Ödülü” verilmişti. 1973-1977 yıllarında ABD Dışişleri Bakanı olarak görev yapan ve ABD dış siyasetinin etkili isimlerinden sayılan Yahudi asıllı Henry Kissenger’in de katıldığı galada, ünlü Hollywood yıldızı Michael Douglas’ın babası, Kirk Douglas’a 100. yaş günü hediyesi olarak “Yahudi kültürüne katkısı” nedeniyle “Teddy Kollek Ödülü” takdim edilmişti. Bu arada, İsrail Başbakanı Binyamin Netahyahu ABD Başkanı olarak seçilen Trump’ı siyasi zaferinden dolayı kutlayan mesajında, Trump için “İsrail’in gerçek dostu” ifadesini kullanırken, Trump da İsrail’deki destekçilerine video kaydıyla gönderdiği mesajında, kendi yönetiminin “Amerika ve İsrail’i yeniden güvenli” yapacağını ve “Yahudi halkıyla yan yana” olacağını ifade etmişti.

“Amerika seçimlerini İsrail kazanmıştı” başlığı her şeyi anlatmaktaydı!

 Maalesef dünya aylarca Amerika’da yapılan Başkanlık seçimleriyle oyalanmıştı. Aslında yapılan Başkan seçimi değil, Amerikalılar Seçiciler Meclisi’ni oluşturmuşlardı. Bu Seçiciler Meclisi de Başkanı seçmiş olacaktı. “Bana ne Amerika’dan!” diyen Erbakan ne onurlu ve şuurlu bir insandı.  Amerika’da seçim yarışı sürerken İsrail Haaretz gazetesinde çıkan bir yorum hiç de şuurlu Müslümanları şaşırtmamıştı. Yorumda şöyle deniyordu: “Amerikan seçimlerini kim kazanırsa kazansın asıl kazanan İsrail olacak!”

Herkesin bir hesabı varsa, Allah’ın da bir hesabı vardı!

Elbette ABD’de Başkanlığa Trump’un seçilmiş olması birçok hesabın bozulmasına ya da en azından yeniden yapılmasına yol açacaktı. Trump’un Başkan seçilmesi İslam âleminde “ciddi endişeler” oluşturmaktaydı. Trump’un seçim öncesi yaptığı konuşmaların neredeyse tümü bu endişeleri “kamçılayacak” içerikler taşımaktaydı. Yıllık “30-40 milyar Dolarlık” silah satışının yapıldığı Amerika’da sert söylemlerin sahibi olan Trump döneminde “silah satışlarının” tavan yapacağı, savaş şartlarının artacağı korkusu aklı başında herkesi korkutmaktaydı. Üretilen bu silahların “depolarda saklanması” söz konusu olmayacağına göre bu kuşkular haklıydı.

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Trump’un seçilmesini hayra yorması, bizce aşırı ve asılsız bir iyimserlik havasıydı. Çünkü Siyonist canavarlar Ortadoğu’da ve İslam coğrafyasında yapacakları yeni işgallere ve zulümlere gerekçe kılıfı yapmak ve kendilerini saklamak üzere Trump’u kâhyalığa taşımışlardı.

Trump’ın ABD’yi en kuvvetli ekonomi yapma konusundaki iddialı sözleri, küresel bağlamda daha etkin aktörler olarak yer almayı amaçlayan dev Amerikan tekelci Yahudi şirketlerin iştahını iyice kabartırken, AB, Çin, Hindistan, Rusya gibi güç dengelerinde ne gibi sonuçlar doğuracağı da tartışılmaktaydı. İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu’nun, Trump konusunda ortaya koyduğu net görüş ise, yakın gelecekte Ortadoğu’da, İsrail ve ABD etkileşim gücünün olası yansımalarını şimdiden ortaya koyması bakımından önemli bir stratejik hamlenin ayak sesi olarak okunmalıydı. ABD’de sekiz yıl aradan sonra yeniden hem yasama hem de yürütmede güçlenerek çıkan Cumhuriyetçi Parti’nin, küresel ölçekte keskinleşen ve ABD aleyhine dönüşen ekonomik güç dengesini yeniden boyunduruk altına almaya yönelik hamleleri belki de küresel kapışmalara yol açacaktı.

Obama yönetiminin uyguladığı politikaların başarısızlıkları… Devamını okumak için tıklayınız.


[1] 10 Kasım Akit

[2] 1 Kasım 2016 / http://www.halkinhabercisi.com

[3] mustafakaya@milligazete.com.tr

    Güncel makalelerimizden istifade etmek istiyorsanız lütfen aşağıdaki kutuya e-mail adresinizi yazarak bize gönderiniz.