NECİP FAZIL’IN ATATÜRK HAYRANLIĞI

663
Paylaş:

21 Kasım 2019

Atatürk’ün vefatından sonra yurt içinde ve yurt dışında, hakkında binlerle ifade edebileceğimiz yazılar yayınlanmıştır. Her biri kendi içinde değerlendirilmesi gereken yazılardan birisi de, Necip Fazıl Kısakürek’in, Cumhuriyet Gazetesi’nde, 26 Kasım 1938 tarihinde Atatürk’ün ölümünün ardından kaleme aldığı yazıdır.

Necip Fazıl, Atatürk’ün vefatından dolayı neler hissettiğini ve Onunla ilgili kanaatlerini şu şekilde aktarmıştır:

“Son on beş gündür her sabah yatağımızdan kalkıp Dolmabahçe Sarayı’nı yerinde bulduktan sonra, Ona varlık ve mana izafe eden (bağlayan) unsurun yok olduğuna inanabilmek, yaman bir idrak işkencesi; Atatürk’ten bir parça halinde kalan birçok şey arasında Onun yokluğu, merkezi olmayan bir daire tasviri gibi, içinden çıkılmaz bir muhâl (olamazlık) hissi veriyor. Fındığın kabuğunu kırmadan içini yiyen korkunç bir sihirbaz edâsı ile ölüm, Atatürk’ü, hüviyeti etrafındaki büyük zarfa el değdirmeksizin aldı götürdü.

Ölüm, her insanda basit bir tezahür farkı ile, aynı marifeti tekrarlamasına rağmen; bu son misalde bulduğu müeyyide (yaptırım) kudretini, bütün tarih boyunca sık sık ele geçirebilmiş değildir. Yaratıcının bir defa bile şaşırmamaya memur sadık işçisi (olan Azrail), bu misalde, kudretinin her zamanki mevzuu ile mevzuunun bu defaki kudretini bir araya getirdi.

Mahalleden bir ölü çıktığı zaman o semt, ister istemez kendisine bir alâka payı düştüğünü kabul eder. Ölümünün mücerred (soyut) sirayet ve ihtarı (ölümün etki ve uyarısı) küçük bir mesafe yakınlığını, bir nevi akrabalık haline getirirdi. Fakat ne de olsa ölen ne kadar içtimai ve herkese ait hüviyet taşırsa taşısın bu bağ, kan ve his yakınlıkları karşısında, sadece yapma bir zihin telaşı uyandırmaktan ötürü bir acı duyurmaz.

Devamı için tıklayınız.

    Güncel makalelerimizden istifade etmek istiyorsanız lütfen aşağıdaki kutuya e-mail adresinizi yazarak bize gönderiniz.

    Bu makaleyi sesli olarak da dinleyebilirsiniz.